Kevserî Sempozyumu

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Kasım 2007, Muhammed Zahid el-Kevserî, Şahıslar

Siz bu satırları okurken Düzce’de “Uluslararası Düzce’li M. Zâhid Kevserî Sempozyumu”nun ilk gün oturumları yapılıyor. Sempozyum Sakarya İlahiyat’tan bazı öğretim üyeleriyle Düzce Belediyesi’nin ortaklaşa girişimiyle hayata geçirilmiş bulunuyor. Emeği geçen, katkı veren herkesten Allah razı olsun…

Vefatının üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçti. İmam el-Kevserî’yi anmak/tanıtmak amacıyla düzenlenen ilmî toplantıların ilki merhum M. Esat Coşan hocaefendi önderliğinde 1995 yılında gerçekleştirilmişti. el-Kevserî merhumun hayatı, ilmî kişiliği ve görüşleri konusunda Türkçe ilk ciddi ilmî çalışma, o sempozyumda sunulan tebliğlerin kitaplaştırılmasıyla vücut bulmuş oldu.

Aradan geçen 12 yıl zarfında, yanlış bilmiyorsam –yine Düzce’de– iki program daha düzenlendi. Ancak bugün başlayan sempozyum, el-Kevserî merhum adına ülkemizde uluslar arası çapta tertip edilen ilk program olma özelliğini taşıyor. Bildiğim kadarıyla İslam aleminde de bir ilk bu. Sempozyuma ülkemizden katkı sunacak olan akademisyen ve araştırmacılar dışında Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, İngiltere, Pakistan, Fas, Cezayir ve Katar’dan ilim adamı ve araştırmacılar tebliğ sunuyor.

İki gün sürecek sempozyumda sunulacak tebliğlerin başlıklarına bakılırsa el-Kevserî merhumu tanımak ve tanıtmak adına son derece önemli bir boşluk doldurulmuş olacak.

Tebliğlerin başlıklarından, Allame el-Kevserî’nin Hadisçi ve Kelamcı yönlerinde yoğunlaşılacağı anlaşılıyor. Gönül arzu ederdi ki, merhumun Fakih kişiliği –M. Ebû Zehra merhumun onu “kelimenin gerçek anlamıyla müceddit” olarak tavsif ettiğini hatırlayalım– ve Modernizm’e karşı duruşu hakkında ciddî tahliller ihtiva eden tebliğler de bulunsun.

Tebliğlerden birisinin, el-Kevserî merhumun Mısır hayatına tahsis edilmiş olması dikkatimi çekti. Ne yalan söyleyeyim, ülkem adına utandım. Öğrencisi Ahmed Hayrî merhumun verdiği bilgiler ve Emin Saraç hocaefendinin aktardığı fotoğraf kareleri dışında Düzceli Mehmed Zâhid Güsar’ın, Mısır öncesi hayatı hakkında ne biliyoruz? İcazetini alıp tedris hayatına başladığı dönemden itibaren İlmiye sınıfının çeşitli kademelerinde 16 yıl süreyle görev yapmış, Şeyhülislam Vekilliği makamına kadar yükselmiş, ülkenin geçirdiği en çalkantılı dönemlerde temsil ettiği değerlerin mücadelesini vermek adına türlü sıkıntılara maruz kalmış/göğüs germiş bir “yüz akı” o ve bizim onun bu topraklarda geçirdiği 43 yıl hakkında bildiklerimizi toplasanız 43 sayfa etmez!

Eserlerinin önemli bir bölümünün basılmış olması elbette büyük bir kazanç. Ancak merhumun basılmamış eserlerinin en az matbu olanlar kadar önemli olduğu da bir vakıa. Gerek yazma halinde bulunan eserlerinin, gerekse mektupları ve sair evrak-ı metrukesinin araştırılıp gün yüzüne çıkarılması sadece merhuma olan vefa borcumuzun ifası anlamına gelmeyecektir. O görevini yüzünün akıyla yaptı ve Rabb’ine göç etti. Onun asar-ı bakiyesinin layıkı veçhile ihyası ve neşri bizim iki cihan saadetimize katkı sunacak.

Bu doğrultuda Daru’l-Hikme, yaklaşık 2 yıl önce “Kevserî Külliyatı Projesi” adıyla bir çalışma başlattı. Gerek bu köşede, gerekse Daru’l-Hikme’nin sitesinde bu projenin duyurusu yapıldı. Bu faaliyet sessiz ve derinden devam ediyor. Ancak esefle ifade edeyim ki, şu ana kadar bu projeyle ilgili olarak –bir-iki vefalı dost dışında– “üstümüze düşen bir şey var mı?” diye soran olmadı…

“Uluslararası Düzce’li M. Zâhid Kevserî Sempozyumu”nun başarılı geçmesini ve hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tertip heyetinin, el-Kevserî merhum adına ilk ciddi kurumsal projeyi başlatmış olan Daru’l-Hikme’yi “atlamış” olmasının değerlendirmesini ise ben yapmayayım, kamuoyu yapsın.

Milli Gazete – 24 Kasım 2007