Karaman hocanın, kadının dövülmesi meselesinde Atâ b. Ebî Rabâh’ın görüşünün tesbiti ve bu görüş hakkında söylenenler konusundaki tutumu iki noktada ciddi biçimde problem arz ediyor:
- Atâ b. Ebî Rabâh’ın görüşünün, “Erkek, namusu lekeleyecek bir davranışta bulunmayan, yalnızca nâşize olan karısını dövemez, ancak ona karşı öfkesini ortaya koyabilir” tarzında kesin bir “adem-i cevaz” olarak takdimi doğru değildir. Bir önceki yazıda da gördüğümüz gibi burada ancak “kerahatli cevaz”dan bahsedilebilir.
Hanımına 100 sopa vuracağı konusunda yemin etmiş olan Hz. Eyyûb (a.s)’a hitaben, eline bir demet sap alıp onunla vurmasını ve böylece yeminini yerine getirmiş olacağını bildiren 38/Sâd, 44. ayetinin hükmünün Hz. Eyyûb (a.s)’a has olup olmadığı şeklindeki bir soruya, “Kur’an ancak kendisiyle amel edilsin ve uyulsun diye inzal edilmiştir” diyen[1]el-Kurtubî, el-Câmi’, XVIII, 219. Atâ b. Ebî Rabâh’ın, bahsimizin konusunu teşkil eden ayetle amel etmenin hiçbir şekilde caiz olmadığını söylediğini düşünmek mümkün değildir. el-Mehdevî’nin nakline göre de Atâ, Hz. Eyyûb (a.s) hakkındaki bu hükmün baki olduğunu söylemiştir.[2]el-Kurtubî, XVIII, 218.
Evet Ebû Bekr b. el-Arabî, yukarıdaki nakillerin aksine, Atâ’nın, 38/Sâd, 44. ayetinin hükmünün Hz. Eyyûb (a.s)’a has olduğunu söylediğini nakletmiştir.[3]Ahkâmu’l-Kur’ân, IV, 1652. Ancak bu naklin konumuza tesiri yoktur. İki sebepten: A) Bu nakil (“ruviye: rivayet edildiğine göre” şeklinde) temriz sigasıyla –ve senedsiz olarak– yapılmıştır. Bu tarzda yapılan nakiller, nakledene göre dahi tam anlamıyla itimada şayan değildir. B) Hz. Eyyûb (a.s)’a indirilen bu hükmün ona mahsus olması, Kur’an’da Ümmet-i Muhammed’e hitaben inzal buyurulmuş olan bir hükmün tahsisini veya neshini gerektirmez. Umum-husus bahsinin kadının dövülmesi meselesine taalluku bulunduğu kabul edilse bile, en fazla İbn Âşûr’un –aşağıda üzerinde duracağım– yorumu geçerli kabul edilebilir.
Dolayısıyla her iki durumda da Atâ b. Ebî Rabâh’ın adem-i cevaz görüşünü benimsediğini söylemek mümkün değildir.
- Atâ b. Ebî Rabâh’ın görüşü konusunda Ebû Bekr b. el-Arabî’nin ve et-Tâhir b. Âşûr’un yaptığı yorumun takdimi de problemli. Ebû Bekr b. el-Arabî’nin yaklaşımını daha önce görmüştük. İbn Âşûr’a gelince, onun söylediği özetle şudur: Erkek, eşiyle arasındaki muaşereti ikame amacıyla karısını dövebilir. Haddin aşıldığı belli durumlarda ise ululemr konuya müdahil olur.
Esasen hoca da bunu şöyle ifade etmiştir: “İbn Aşûr’a göre Atâ, âyet ve hadislerin farklı durumlara göre farklı hükümler getirdiği yorumunu yapmış; öğüt ve küsmenin kocaya, tecavüzün şiddetine göre sopa vurma vb. müeyyide uygulamanın ise kısmen kocaya, genel olarak da yönetim ve yargıya (ülü’l-emre) ait bulunduğu sonucuna varmıştır. Koca iyi niyetle (ıslah etmek ve aileyi korumak maksadıyla) ve sınırı aşmadan, kadına zarar vermeden –nâşize olan eşine– birkaç sopa vurursa buna izin verilecektir, sınır aşılır, bu izin kötüye kullanılırsa ülü’l-emr kocaların eşlerini sopalamasını kesin olarak yasaklayabilecektir.”
Esas problem şurada: Meseleyi bu şekilde ortaya koyan hoca, nasıl olmuştur da “Esasen tefsir ve hadis kitaplarına bakıldığında kadının baş kaldırma durumunda bile kocası tarafından dövülmesini, eski tefsirciler arasında da farklı yorumlayanların, bunun câiz olmadığını ileri sürenlerin bulunduğu…” şeklinde bir cümle kurabilmiştir?
Ve yine nasıl olmuştur da dövme hükmünün kimi durumlarda kocaya, kimi durumlarda da kamu otoritesine tanınmış bir yetki olduğunu söyleyen[4]İbn Âşûr, konuyla ilgili görüşünü birebir bu kelimelerle ifade etmiş olmasa da, söylediklerinin sonucu budur. Yerden tasarruf amacıyla onun söylediklerini buraya birebir almadım. et-Tâhir b. Âşûr’un bu yaklaşımını “tarihîlik” olarak yorumlayabilmiştir?
Açıktır ki. İbn Âşûr’un bu yaklaşımı olsa olsa “umum-husus” bahsinin konusu olabilir. Bu meseleyi işlediği yerde “Bu hüküm geçmişte kalmıştır; günümüzde hiçbir yerde ve şekilde uygulanamaz” anlamına gelecek herhangi bir ifadesi bulunmadığı halde İbn Âşur’un konuyla ilgili yaklaşımını “tarihsellik”le ifade etmek hoca bakımından gerçekten izahı mümkün olmayan bir problemdir.
Devam edecek.
Milli Gazete – 25 Eylül 2010
Kaynakça/Dipnot