Karaman hoca, “ayıklama” dediğim işleme “kadının dövülmesi” meselesiyle başlıyor ve konuya 4/en-Nisâ suresinin 34-35. ayetlerinin meallerini zikrederek giriyor:
“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Sâliha kadınlar Allah’a itaatkârdır. Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür. Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Düzeltmek isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”
Evvela bu mealle ilgili bir noktaya değinelim:
Ayette “saliha kadınlar”ın vasfı olarak zikredilen “itaatkârlık”, mealde “Allah’a itaatkârlık” olarak tasrih edilmiş. Oysa rivayet tefsirlerinden edindiğimiz bilgi, burada geçen “kaanitât” kelimesinin Sahabe kuşağından beri ya mutlak olarak “itaat”, ya da “Allah’a ve kocaya itaat” olarak tefsir edildiğini gösteriyor. Hatta İbn Abbâs (r.a) olmak üzere Katâde, Süfyân (es-Sevrî?) gibi otoriteler, bu kelimeyi “kocalarına itaat” olarak tefsir etmiştir.[1]İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 941; et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VI, 692; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 22. Nitekim ayetin devamındaki, “fein eta’nekum” ifadesi, buradaki “kaanitât”tın “kocalarına ma’rufta itaat eden kadınlar”ı anlattığını göstermektedir.
Denebilir ki: “Allah’a itaat, kocaya itaatten daha önceliklidir. Hatta kocaya itaatin sınırlarını da Allah’a itaat tayin eder. Dolayısıyla bu kelimeyi “Allah’a itaat” şeklinde anlamak da yanlış olmamalıdır.”
Bu yaklaşım ilk bakışta doğrudur; ama bu öncelik, bu ayetteki “kunût”un anlamını daraltmayı gerektirmez. Hatta ma’rufla çerçeveli sınırlar içinde kocaya itaat Allah Teala’ya itaati de mutazammın olduğundan, evlilikte kocaya itaat Allah Teala’ya itaate götüren, onu intaç eden, onun gereği olarak ortaya çıkan bir unsur olarak tebellür edecektir. Dolayısıyla bu bağlamda ayet bize, Allah’a itaatin kocaya itaatten geçtiğini ihtar etmektedir. Ayetteki bu espriyi kaçırmamak gerekir. Fahruddîn er-Râzî merhumun bu husustaki izahatı anılmaya değerdir.[2]Bkz. et-Tefsîru’l-Kebîr, X, 92.
Nitekim Efendimiz (s.a.v), “Kadınların en hayırlısı, (kocası olarak) yüzüne baktığın zaman seni mesrur eden, bir şey yapmasını emrettiğinde sana itaat eden ve senin yokluğunda kendisini ve senin malını muhafaza eden kadındır” buyurmuş ve bu ayeti okumuştur.[3]Ebû Dâvud et-Tayâlisî, el-Müsned, 306; el-Hâkim, el-Müstedrek, II, 175. Ayetin gereği gibi anlaşılmasında bu Nebevî tefsir behemehal göz önünde bulundurulmalıdır.
Nitekim Karaman hoca da ilerleyen satırlarda, “Aile hayatı içinde kadın, kurallara göre rolünü ifa edip etmemesi yönünden iki sıfatla nitelendirilmiştir: Sâliha ve nâşize. Sâliha kadınlar hem kocalarının ve diğer aile fertlerinin yanında (açıkta, zâhirde) hem de onların bulunmadıkları yerlerde (gayb) vazifelerini hakkıyla yerine getirir; Allah’ın koyduğu, toplumun benimsediği kuralların dışına çıkmaz, aileye ihanet etmez, şerefine leke sürmezler” demek suretiyle buradaki “itaatkâr kadın”dan kastedilenin ne olduğunu açıkça belirtmektedir.
Bu noktada sözü biraz uzun tutmamın sebebi, Kur’an’ı anlama konusunda mealle yetinme yanlışına düşenlerin neleri kırıp-dökebileceğine dikkat çekmektir. Ayet baştan aşağıya, Allah’a itaatin yolunun ma’ruf çerçevede kocaya itaatten geçtiğini ihsas ederken, bu vurguyu tersine çevirdiğimizde, ayetin “nüşûz” dediği tavrı da “Allah’a itaat” çerçevesinde tabii/normal bir tavır olarak göreceğimiz aşamalar gelecektir.
Bu bağlamda Elmalılı merhumun konuyla ilgili açıklamalarının mutlaka mütalaa edilmesi gereken tesbitler olduğunu belirtelim.[4]Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, II, 1348 vd.
Devam edecek.
Milli Gazete – 18 Eylül 2010
Kaynakça/Dipnot
↑1 | İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 941; et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VI, 692; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 22. |
---|---|
↑2 | Bkz. et-Tefsîru’l-Kebîr, X, 92. |
↑3 | Ebû Dâvud et-Tayâlisî, el-Müsned, 306; el-Hâkim, el-Müstedrek, II, 175. |
↑4 | Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, II, 1348 vd. |