Karaman Hocanın “Var”ları Ve “Yok”ları-16

Ebubekir Sifil2010, Gazete Yazıları, Hayrettin Karaman, Kasım 2010, Şahıslar

Prof. Dr. Hayreddin Karaman hoca, “İslam’da Ne Var Ne Yok?” sorusuyla başlattığı seri yazılarına kölelik ve cariyelik meselesiyle devam ediyor ve “Köle Ve Cariye Yok (Olmalıydı)” başlığı altında şöyle diyor:

“İslam’da var sanılan veya gösterilen birkaç konuya temas etmekte olduğum yazılarımda bugün kölelik meselesine geldik. Diğer konularda “yok” dediğim halde bu konuda “yok olmalıydı” dedim. Bundan maksadım şudur:

“Temel kaynağımız Kitab’a ve onun açıklaması, uygulaması mahiyetinde olan sünnete baktığımda şu sonuca varıyorum: İslam gelince önce köle ve cariyelerin perişan durumları ıslah edilecek, sonra da -İslam’ın aldığı tedbirler ve yaptığı düzenlemeler sayesinde- zaman içinde İslam toplumunda köle ve cariye kalmayacaktı. Vakıa böyle oldu mu? Hayır. Peki kusur kimde, dinde mi, Müslümanım diyenlerde mi? Şüphesiz zevklerini ve menfaatlerini ilahi maksada tercih eden Müslümanlarda.

“Önce temel kaynaklara göre köle ve cariye konusuna bakalım, sonra da olup bitene göz atalım.

“Seyyid Sabık, Fıkhu’s-sünne isimli kitabında bu konuyu olması gerektiği gibi şöyle özetlemiş:

“Kur’an-ı Kerim’de köleleştirmeyi serbest bırakan bir ayet yoktur, aksine mevcut köleleri azad etmeye çağrı vardır.

“Peygamberimiz’in (s.a.) herhangi bir esiri köleleştirdiği sabit değildir, aksine Mekke, Benî-Mustalık ve Huneyn esirlerini serbest bırakmıştır. Cahiliyye devrinde köleleştirilmiş kimselerden kendinde bulunanlar ile yine kendine hediye edilen köleleri azad etmiştir.

“Raşid halifeler bazı esirleri misilleme sebebiyle köleleştirmişlerdir, ancak onlar da, daha önce mevcut köleleştirme şekillerini haram bilmiş, bunu yalnızca “devletin, Müslüman olmayan düşmanlarına karşı ilan ettiği meşru savaşta alınan esirler” ile sınırlamışlardır.

“İslam bu sınırlama dışında mevcut kölelerin durumlarını düzeltmiş, onlara iyi davranılmasını sağlamış ve hürriyete kavuşma kapısını sonuna kadar açmıştır…”

Öncelikle dikkatinizi Hoca’nın, buram buram modernite kokan giriş cümlelerine çekmek isterim. Meşruiyetlerini ispat sadedinde kendi tarihselliklerini mutlaklaştırıp, her halukârda modern zamanlardakinden daha arı-duru ve daha doğru olduğunda şüphe bulunmayan ve ilk nesillerden tevarüs eden çizgiyi mahkûm etmek, İslam’ın tarih içinde yanlış anlaşılıp yanlış uygulandığı temel tezini savunan modernistlerin karakteristik tavrıdır.

Bu tavrın, her fırsatta kendisini anti-modernist bir çizgiye konuşlandıran Karaman hocadan sadır olması, üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken bir husustur.

İkinci nokta, yazının kurgusuyla ilgili: Hoca’nın “yoktur” dediği recm vesaire ile “yok olmalıydı” dediği kölelik/cariyelik arasında kaynaklarda yer almak ve hüküm olarak kabul, müdafaa ve icra edilmek bakımından herhangi bir fark olmadığı halde niçin diğer konular “yoklar” grubundadır da kölelik/cariyelik “yok olması gerekirken olmamış”tır? Hocaya, diğer hususların “kesin yok”lar arasında bulunduğunu düşündüren hangi “okuma biçimi” ola ki?!..

Meselemize dönecek olursak;

“İslam’da kölelik/cariyelik yoktur” önermesinin, “Çünkü İslam her vesileyle köle azad etmeyi teşvik etmiştir” tesbitiyle gerekçelendirilemeyeceği, Mantık’tan az-buçuk anlayan herkesin kolaylıkla fark edeceği bir gerçek. Sormazlar mı insana: Köleliği ortadan kaldırmanın yolu kölelik kurumunu tamamen yasaklamak mıdır, yoksa bir taraftan bu kapıyı açık bırakıp diğer taraftan köle azadını teşvik etmek mi?

İçkiyi, faizi ve diğer muharrematı (kimini def’aten, kimini tedricen de olsa nihai noktada) kesin bir şekilde yasaklayan İslam, acaba hangi hikmete binaen kölelik kurumunu muharremat arasına alıp ilanihaye yasaklamamıştır?

Devam edecek.

Milli Gazete – 1 Kasım 2010