Basiret, ufuk ve dirayet sahibi, teorik bilgisini pratiğe aktarma kabiliyeti bulunan alimin siyaset sahasında sarf-ı mesai etmesinin siyaset için kazanç olduğunda şüphe yok. Ve elbette bu kazanç sadece siyasetin değil, aynı zamanda milletin olur.
Ancak genelde herhangi bir meşgalenin ve özelde siyasetin, “ilmi ilim için yapan” kişi için “bitirici” bir etki yaptığı da muhakkak. Böyle bir “saha değişikliği”, ilimle iştigal eden kişinin kendisini beslemesine engel olduğu kadar, milleti onun yapacağı ilmî çalışmalardan mahrum bırakır. Siyasetin “yıpratıcı” etkisi ve manevi sorumluluğu da cabası…
Bu ikilem sebebiyle tarihimizde alim-siyaset ilişkisi konusunda son derece çarpıcı anekdotlar yaşanmıştır. Birisini zikredelim:
es-Saymerî‘nin, –uzunca bir süre önce bu köşede yer alan bir seri yazıda kendisinden söz ettiğim– İmam Ebu’l-Hasan el-Kerhî‘nin biyografisini verirken naklettiğine göre, devrinin ileri gelen alimlerinden Ebû Bekr Muhammed b. Sâlih el-Ebherî‘ye Başkadılık görevi teklif edilir; kabul etmez ve bu teklifin –el-Kerhî‘nin öğrencisi– Ebu Bekr el-Cassâs‘a yapılmasını söyler. Teklifi yapan resmî görevli, el-Ebherî‘den, el-Cassâs‘ın ikna edilmesi konusunda kendisine yardımcı olmasını ister. Bunun üzerine el-Ebherî, el-Cassâs ile baş başa yaptığı görüşmede kendisine Başkadılık teklif edileceğini, ancak kabul etmesini doğru bulmadığını söyler. Sonra resmî görüşmeye geçerler ve teklif el-Cassâs‘a resmen iletilir. el-Ebherî bu defa da resmî görevlinin yanında yer alarak el-Cassâs‘a bu görevi kabul etmesini tavsiye eder.
el-Cassâs, baş başa yaptıkları görüşmede görevi kabul etmemesini tavsiye eden el-Ebherî‘nin tavrındaki değişikliğe şaşırır ve görüşmede söylediklerini hatırlatır. Duruma muttali olan resmî görevli de kızgınlıkla karışık bir hayret içindedir. el-Ebherî duruma şöyle açıklık getirir:
“Benim bu konuda örnek aldığım kişi İmam Mâlik‘tir. O da Medineliler’e Mescid-i Nebî’de Nâfi‘i öne geçirmelerini tavsiye ettiği halde Nâfi‘e bu görevi kabul etmemesini söylemişti. Sebebi sorulduğunda da “Size Nâfi‘i tavsiye ettim; çünkü bu göreve ondan daha ehil birisini bilmiyorum. Kendisine de bu görevi kabul etmemesini söyledim; çünkü böyle bir göreve gelen kimsenin düşmanları ve hasetçileri çok olur” demişti.”
el-Ebherî sözlerini şöyle sürdürür: “Ben de Başkadılık görevine el-Cassâs‘ı tavsiye ettim; zira bu göreve ondan daha ehil birisini bilmiyorum. Kendisine ise bu görevi kabul etmemesini tavsiye ettim; zira manevi sorumluluk noktasında bu görevi kabul etmemesi kendisi için en selametli yoldur.”
Bıçağın sırtı günümüzde daha bir keskinleşmiş durumda. Siyaseti öne alarak, ilim adamının, siyasetin, dolayısıyla hayatın normalleşmesine katkı sağlamasını mı, ilmi öne alarak siyasetin ilmî faaliyetlerin önünü açmasını mı tercih etmeli? Bu şıkların teorik ve pratik imkânı, artı ve eksileri nelerdir?
İsterseniz bunu başka bir yazıda tartışalım…
Milli Gazete – 13 Mayıs 2003