Hulefa-i Raşidin’in Sünneti

Ebubekir Sifil2010, Gazete Yazıları, Nisan 2010

Efendimiz (s.a.v)’in peygamberlik misyonunun sadece Sünnet-i Nebeviyye ile sınırlı bir etki ve fonksiyona sahip olduğunu düşünmek yanıltıcıdır. Tıpkı Sünnet’in Kur’an-ı Kerim’in beyan, tefsir ve hayata açılımı olması gibi, Sahabe-i Güzin de (Allah hepsinden razı olsun) Sünnet için benzer bir işleve sahiptir.

Bu son söylediğim hususun muhtelif açılım ve yansımaları vardır. Efendimiz (s.a.v)’in, Sahabe’nin eğitiminde ve yetişmesinde niçin o kadar hassas davrandığı, bilhassa Ashab-ı Suffe üzerine niçin müstesna bir ilgiyle titrediğini ancak bu noktayı dikkatte tutarak açıklayabiliriz. Pek çok savaşta pek çok yakın sahabîsini şehid vermiş olan Efendimiz (s.a.v)’in, Bi’r-i Ma’ûne olayı üzerine 40 gün kunut yaparak Ri’l, Zekvân ve Usayye kabilelerine beddua etmesinin izahı elbette başka türlü yapılamaz…

Ezcümle, genel olarak alim sahabîlerin Efendimiz (s.a.v)’den aldıkları eğitimin tabii bir sonucu olarak Kur’an ve Sünnet’te temelini bulan İslamî hayatın pratiklerinin tezahüründe temel bir role sahip bulunduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu ne kadar gerçekse, Hulefa-i Raşidin’in bu noktadaki müstesna konumu, etki ve belirleyiciliği de o kadar gerçektir.

Efendimiz (s.a.v)’in, “… Benim ve raşid halifelerimin sünnetine sımsıkı sarılın…” buyurduğu malum.[1]Ebû Dâvud, “Sünnet”, 6; et-Tirmizî, “İlim”, 16; İbn Mâce, “Mukaddime”, 6; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 126… Hadisi nakleden diğer kaynaklar ve … Continue reading Bu rivayet üzerinde durulurken birkaç noktayı tebellür ettirmek gerekiyor:

  1. Buradaki “halife” tabiri, geniş anlamda Efendimiz (s.a.v)’den sonra gelecek salih ve raşid idarecileri anlatmaktadır. Fıkıh tarihinde salih idarecilerin uygulamalarına yapılan atıflar burada mutlak surette hatırlanmalıdır. İmam Mâlik ile İmam el-Leys arasında teati edilen o meşhur mektuplarda salih idarecilerin uygulamalarına iki tarafca da sıklıkla dikkat çekilmesi bundandır.
  2. “Raşid halifeler’in sünneti” kavramı, dar anlamda alındığında dikkatimizi ilk dört halifenin Sünnet-i Seniyye ile ontolojik ilişkisine yöneltmektedir. Onlar sadece Sahabe kuşağına mensup ve bu kuşağın ileri gelenleri olarak Efendimiz (s.a.v)’e “halef” değil, aynı zamanda nübüvvet/risalet vasfı dışında Efendimiz (s.a.v)’in bütün yönlerini temsil konumunda bulunmakla Efendimiz (s.a.v)’in “halife”leridir ve bu ikinci durum, dar anlamda diğer Müslüman idareciler için hemen hemen söz konusu değildir.[2]”Beşinci Raşid Halife” Ömer b. Abdilazîz (r.a) buradaki istisnalardan birisidir.
  3. Ayağımızın altındaki zemini buharlaştırmak amacıyla kavramlarla oynayanlar, hemen sözlüklere koşarak “halife” tabirinin “h-l-f” kökünden geldiği, dolayısıyla Efendimiz (s.a.v)’e hangi alanda olursa olsun “halef” olma vasfını haiz herkesi anlattığı gibi “dahiyane” keşiflerde bulunabilir. Böyle olduğunda mesela bir kısım Şia’nın iddiaları belli bir haklılık payı kazanacak ve zaten eni konu sarsılmış bulunan Sahabe bilinci, bir darbe de buradan yiyecektir. Zira “raşid halifeler” kavramı, yine hadislerde ifadesini bulan “Nübüvvet hilafeti” ile sıkı bir irtibatı bulunan bir kavramdır ve yerinden oynatıldığında, Efendimiz (s.a.v)’e halef olduğu düşünülen her meslekten insanın uygulaması birden “sünnet” vasfını kazanacaktır!
  4. Raşid halifelerin uygulamaları Sünnet-i Seniyye’nin asr-ı saadet iklimi dışındaki zamanlarda hayatla irtibatının nasıl kurulacağını fiilen ortaya koyması bakımından Sünnet’i yansıtır.

Burada modernistlerin yaklaşımındaki tuzağa dikkat edilmelidir. “Sünnet’e uygunluk, onun “şeklen” aynen taklid edilmesiyle ortaya çıkmaz. Sünnet’e uygun davranış, ona şeklen aykırı olsa bile onun ruhunu yansıtan uygulamadır” türünden tesbitleri kastediyorum.

Doğrusu, Hulefa-i Raşidin’in uygulamalarının, şekil-ruh ayrımına tabi tutulmaksızın Sünnet-i Seniyye’ye her bakımdan ve bütünüyle uygun olduğudur.

Bu durumun “Sahabe icmaı” kavramıyla yakından ilişkisine de dikkat edilmelidir. Zira Raşid Halifeler’in uygulama ve kararları, bilhassa Sahabe’nin icmaı ile uygulamaya konulanlar elbette şeklen de ruhen de Kur’an ve Sünnet’i tam anlamıyla yansıtmaktadır. Oysa modernistlerin yaklaşımı esas alındığında “Sünnet’in (hatta Kur’an’ın) ruhuna uygunluk” adı altında berhava edilmeyen İslamî hüküm kalmayacaktır!

Milli Gazete – 17 Nisan 2010

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Ebû Dâvud, “Sünnet”, 6; et-Tirmizî, “İlim”, 16; İbn Mâce, “Mukaddime”, 6; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 126… Hadisi nakleden diğer kaynaklar ve değerlendirmeler için el-Müsned’in Şu’ayb el-Arnaût tahkik ve tahriçli baskısına (XXVIII, 376 vd.) bakılabilir.
2 ”Beşinci Raşid Halife” Ömer b. Abdilazîz (r.a) buradaki istisnalardan birisidir.