Malezya’dan serdar kardeşim geçen gün sitesinden indirdiği bir yazıyı gönderme lütfunda bulunmuş. Kendisine teşekkür ediyorum.
Yazı Kuveyt Üniversitesi’nden bir grup öğrencinin sorusunu ve cevaben verilen fetvayı muhtevi. Öğrenciler –kaynağını zikretmedikleri– bir fetvada Irak savaşında Amerika’nın yanında yer almanın “caiz” ve hatta “Allah yolunda cihad” olduğunun söylendiğini belirterek durumun aydınlatılmasını istiyor.
Gayet tafsilatlı olarak verilen cevapta ise mezkûr sözümona “fetva”nın batıl olduğu aklî ve naklî delillerle ortaya konuyor. Dünyanın dörtbir yanından, hatta mütecaviz zorbaların kendi ülkelerinden yükselen protestolarla lanetlenen bu vahşet ve soykırıma destek vermenin “Allah yolunda cihad” olarak nitelendirilmesi ve bu alçaklığın “fetva” adı altında kitlelere takdimi nasıl bir iğdişliğin ve satılmışlığın sonucudur, akıl erdirmek gerçekten mümkün değil…
Cevabî fetvada zikredilen pek çok husus yanında, Müslümanlar’a saldırmaları durumunda gayrimüslimlere yardım edilebileceği konusunda İslam tarihinde bir istisna dışında herhangi bir örnek bulunmadığı da zikredilmiş. O istisna da Nasîruddîn et-Tûsî’nin 656/1258 yılında Bağdat halkını “zulümden kurtarmaları” için Moğollar’ı teşvik ve teşci eden tavrı…
Her ne kadar 7/13. yüzyılın ünlü matematik, felsefe ve astronomi bilgini olarak yad edilse de, et-Tûsî adı, aynı zamanda Bağdat tarihinde 20 Mart 2003’e dek görülen en büyük yıkım, yağma ve vahşete çanak tutan kişi olarak da ebediyen anılacaktır…
Nitekim Bağdat 40 gün süreyle yağmalandıktan ve yüz binlerce insan (400 binden 2 milyona kadar değişen rakamlar var) kılıçtan geçirildikten sonra Abbsasi hilafeti ortadan kalkmış ve et-Tûsî, vezir ve müsteşar sıfatıyla Hülugu’nun yanındaki yerini almıştır…
Tarihlerin, yine böyle bir Mart ayında Moğollar’ın Bağdat’ta sergilediği vahşeti anlatırken kan gölü haline gelen sokakları, kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden kılıçtan geçirilen masum halkı ve harabeye çevrilen dünya güzeli “barış ve esenlik şehri”ni tavsif edecek kelime bulmakta zorlandığını hissediyorsunuz. O kara günlerde bağrına atılarak imha edilen kitapların mürekkebinden mi, yoksa Hz. Peygamber (s.a.v)’in yakılarak külleri savrulan abasından mı günlerce simsiyah akan Dicle, şimdi de yastan karalar giymiş durumda…
Hainler hıyanete devam ededursun… Abbasi devletinin yıkılışından sonra Müslümanlar’ın iki yıl başsız kaldığını yazan tarih, 21. yüzyılın modern vahşetinin ardından kim bilir nelere şahit olacak!..
Bir şeyi çok iyi biliyoruz; hiçbir hainin hıyaneti yanına kâr kalmamıştır. Burada olmazsa ötede…
Milli Gazete – 1 Nisan 2003