İsrailoğulları’nın bizzat Tevrat’ta anlatılan taşkınlıklarına son birkaç örnek vererek “Ehl-i Kitap ve Tahrif”in Hristiyanlık ayağına geçeceğim. Ancak şunu belirtmem gerekiyor: Burada zikrettiğim hususlar sadece örnek kabilindendir. Ne Tevrat’ta vuku bulan tarhifat ve İsrailoğulları’nın Tevrat’ta zikredilen taşkınlıkları, ne de Hristiyanlar’ın İncil üzerinde gerçekleştirdikleri –ileride zikredeceğim– tasarruflar böyle bir yazının çerçevesine sığdırılabilir.
Son bir nokta daha: Bana ayrılan bu köşenin hacmi ne yazık ki yazıların boyutunu daha geniş tutmamı engelliyor. Bu sebeple yazıları –aslında benim de pek hoşlanmadığım şekilde– süregiden seriler halinde kaleme almak kaçınılmaz oluyor. Hoşgördüğünüzden eminim…
Kenan eline gitmek için topraklarından geçmek zorunda bulundukları kavimle savaşmayı reddeden İsrailoğulları, bu tavırlarıyla da Rabb’in gazabını üzerlerine çektiler:
“Ve Rab Musa’ya ve Harun’a söyleyip dedi: Bana karşı söylenen bu kötü cemaate ne vakte kadar dayanacağım? İsrailoğulları’nın bana karşı olan söylenmelerini işittim. Onlara de: Rab diyor: Varlığım hakkı için, bana söylediğiniz gibi, gerçek size öyle edeceğim; leşleriniz bu çölde düşecek; ve sizden bütün sayılanlar, bütün sayınıza göre bana karşı söylenen yirmi yaşında ve ondan yukarı olanlar, gerçekten size, orada sizi oturtmaya yemin ettiğim diyara, Yefunne oğlu Kaleb’den, ve Nun oğlu Yeşu’dan başkası girmeyeceksiniz. Fakat ganimet olacaklar dediğiniz çocuklarınızı oraya götüreceğim ve sizin reddettiğiniz diyarı onlar tanıyacaklar. Fakat size gelince, sizin leşleriniz bu çölde düşecek. Ve çocuklarınız kırk yıl çölde çoban olacaklar, ve leşleriniz çölde telef oluncaya kadar sizin sadakatsizliğinizi taşıyacaklar. Memleketi çaşıtladığınız günlerin sayısına göre, kırk gün, her gün için bir yıl, kırk yıl fesatlarınızı taşıyacaksınız, ve yüz çevirdiğimi bileceksiniz. Ben, Rab, söyledim, bana karşı toplanan bütün bu kötü cemaate gerçekten bunu yapacağım; bu çölde telef olacaklar, ve orada ölecekler.” (Sayılar, 14/26-35)
Ne hikmetse devam eden pasajlarda Tevrat, isyan eden İsrailoğullarının değil de, durumu istihbar etmek üzere giden casusların helak olduğunu bildiriyor. Bu olaydan sonra İsbrailoğulları pişman olup yas tuttular ve bir kere daha “iş tatlıya bağlandı.”
Ne ki bu da uzun sürmedi:
“Ve Levi oğlu, Kohat oğlu, Yitshar oğlu Korah, Ruben oğullarından Eliab oğulları Datan ve Abiram, ve Pelet oğlu On ile beraber adamlar aldı; ve İsrailoğulları’ndan adamlar, cemaatin iki yüz elli beyleri, cumhura çağırılanlar, şöhretli adamlarla birlikte Musa’nın önünde kalktılar ; ve Musa ile Harun’a karşı bir araya toplandılar, ve onlara dediler: Artık yetti, çünkü bütün cemaat, onlardan her biri mukaddestir, ve Rab onların arasındadır; ve niçin Rabb’in cumhuru üzerine kendinizi yükseltiyorsunuz? (…) Ve Musa Eliab oğulları Datan’ı ve Abiram’ı çağırmak için adam gönderdi; ve dediler: Çıkmayız, bizi çölde öldürmek için süt ve bal akan diyardan bizi çıkardın, bu küçük bir şey midir de, kendini üzerimize reis etmek istiyorsun? Bundan başka, bizi süt ve bal akan bir diyara getirmedin, ve miras olarak bize tarlalar ve bağlar vermedin, bu adamları kör etmek mi istiyorsun? Çıkmayız.” (16/12-14) Tevrat, bu azgınlıklarına karşılık onları yerin yuttuğunu söyler ve şöyle devam eder:
“Ve İsrailoğulları, bütün cemaat, birinci ayda Tsin çölüne geldiler. (…) Ve cemaat için su yoktu; ve Musa’ya karşı ve Harun’a karşı toplandılar. Ve kavm Musa ile çekiştiler, ve söyleyip dediler: Keşke kardeşlerimiz Rabb’in önünde öldükleri zaman biz de ölse idik! Ve biz ve hayvanlarımız burada ölelim diye Rabb’in cemaatini bu çöle niçin getirdiniz? Ve bu kötü yere getirmek üzere niçin bizi Mısır’dan çıkardınız?.. (20/1-5)
Mayıs 2002 – Milli Gazete