Hz. Musa Tevrat’ı almak üzere Tur’a gittiğinde İsrailoğulları ile sözleşmişti. Ancak sözlerine sadık kalmadılar ve altından bir buzağı yaparak ona tapınmaya başladılar. Tevrat bu buzağıyı Hz. Harun’un yaptığını söylerse de, gerçekte buzağıyı yaparak İsrailoğulları’nın ona tapınmasını sağlayan kişi Sâmirî’dir. (20/Tâ-Hâ, 85) Dolayısıyla burada Tevrat’ın bir başka tahrifi söz konusudur. Hz. Harun ise bu şirke mani olmak istemişti; ancak kendisini ölümle tehdit ederek dinlememişlerdi. (7/el-A’râf, 150) Esasen İsrailoğulları Nil nehrinden kurtulduktan sonra yola devam ettiklerinde, pagan (puta tapan) bir kavme rastlamış ve Hz. Musa’dan, kendileri için böyle putlar yapmasını istemişlerdi. (7/el-A’râf, 138) Kur’an’ın, altından buzağı yapma işini İsrailoğulları’na nisbet eden ayetleri (2/el-Bakara 51-4, 92-3; 4/en-Nisâ, 153…) de dikkate alındığında Samirî’nin bu suçta yalnız olmadığı ortaya çıkmaktadır. Tevrat olayı şöyle anlatıyor:
“Ve dağdan inmek için Musa’nın geciktiğini kavm görünce, kavm Harun’un yanına toplandı, ve ona dediler: Kalk, bizim için ilah yap, önümüzden gitsinler; çünkü Musa’ya, bizi Mısır’dan çıkaran bu adama ne oldu bilmiyoruz. (…) Ve bütün kavm kendi kulaklarındaki altın küpeleri kırıp çıkardılar, ve onları Harun’a getirdiler. Ve onu ellerinden aldı, ve oymacı aletiyle ona biçim verdi, ve onu dökme bir buzağı yaptı; ve dediler: Ey İsrail, seni Mısır diyarından çıkaran ilahların bunlardır. (…) Ve Rab Musa’ya dedi: Git, aşağı in; çünkü Mısır diyarından çıkardığın kavmın bozuldu; onlara emrettiğim yoldan çabuk saptılar; kendileri için dökme bir buzağı yaptılar, ve ona secde kıldılar, ve ona kurban kestiler, ve dediler: Ey İsrail, seni Mısır diyarından çıkaran ilahların bunlardır. Ve Rab Musa’ya dedi: Bu kavmı gördüm, ve işte, sert enseli bir kavmdır; ve şimdi beni bırak, onlara karşı öfkem alevlensin, ve onları telef edeyim…” (Çıkış, 32/1-11)
Burada Tevrat’taki tahrif örneklerinden birkaçına daha değinerek devam edelim: Tevrat’a göre Hz. Musa dağa çıktığında Allah Teala –haşa– onunla buluşmak için dağın başına inmişti. Hatta O’nu sadece Hz. Musa değil, Harun, Nadab, Abihu ve İsrail’in ihtiyarlarından yetmiş kişi de gördü. (24/9) Oysa Kur’an, Hz. Musa’nın Allah Teala’yı görmeyi arzu ettiğini, ancak bunun imkânsız olduğunu şöyle anlatıyor: “Vakta ki Musa tayin ettiğimiz vakitte geldi, Rabbi ona (ilahi sözünü) söyledi. Musa, “Rabbim, (cemalini) göster bana, seni göreyim” dedi. (Allah Teala) şöyle buyurdu: Beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse sen de beni görürsün.” Derken Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi. Musa da baygın yere düştü. Ayılınca, “Seni tenzih ederim. Tevbe ettim sana. Ben iman edenlerin ilkiyim” dedi. (7/el-A’râf, 143)
İsrailoğulları’nı, buzağıyı ilah edinme şirkine düşmeleri sebebiyle “telef” edeceğini söyleyen Allah Teala’ya Hz. Musa’nın cevabı: “Ve Musa Allah’ı Rabb’e yalvarıp dedi: Ya Rab, Mısır diyarından büyük kuvvetle, ve kudretli elle çıkardığın kavmına karşı, niçin öfken alevleniyor? (…) Kızgın öfkenden dön, ve kavmına karşı bu kötülüğe nadim (pişman) ol. (…) Ve Rab, kavmına edeceğini söylediği kötülüğe nadim oldu.” (32/11-14)
Hz. Musa dağdan inip İsrailoğulları’nın yanına geldi: “Ve Musa Harun’a dedi: Bu kavm sana ne yaptı ki, onun üzerine büyük suç getirdin? Ve Harun dedi: Efendimin öfkesi alevlenmesin; kavmı sen bilirsin, o kötülüğe amadedir. (…) ve Musa ordugâhın kapısında durup dedi: (…) İsrail’in Allahı Rab şöyle diyor: Herkes kılıcını beline kuşansın, ve ordugâhta kapıdan kapıya dolaşsın, ve herkes kendi kardeşini, ve herkes kendi arkadaşını, ve herkes kendi komşusunu öldürsün. (…) Ve o gün kavmdan üç bin adam kadar düştü.” (21-28)
Mayıs 2002 – Milli Gazete