Kitap okumanın zararlarından bahsetmemi garipseyenlerin tepkilerini dikkate aldığımda, zaman zaman bu konuda ek izahat yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu görüyorum.
“Kitap okuma” dediğimiz faaliyeti birtakım parantezlere almazsak, zararı faydasından fazla bir faaliyeti teşvik etmiş olacağımızda ısrarlıyım; vakıa da ne yazık ki beni yalanlamıyor.
Ama öncelikle ben de bu yazıyı bir paranteze alayım ve kasdımın bahusus İslamî ilimlere taalluk eden bir okuma faaliyeti olduğunu belirteyim.
Sözünü ettiğim parantezler nelerdir?
- Herhangi bir mesele hakkında birbirine muhalif görüşlerle karşılaştığı zaman hangisini tercih etmesi gerektiği konusunda kendisine yol gösterecek “nirengi noktaları“na sahip olmak.
- Bir konuda daha önce ortaya atılmamış bir fikirle karşılaştığında nasıl değerlendirme yapacağını bilmek; bunun için gerekli donanıma, alt yapıya ve kaynağa sahip olmak.
- Hak/hukuk, had/hutut ve usul/erkâna riayet etmek.
“Kitap okumak her hal-u kârda iyidir” tavrıyla bu parantezleri kaldırdığımız zaman kimden ne zaman hangi arızanın sökün edeceğini kestirmek mümkün olmayacaktır.
“Ben okumak istiyorum, bana kitap tavsiye edin” diyenler bu noktada gerçekten önemsenmesi gereken bir iş yapıyor. Çünkü böyle diyenler “doğru” bilgilenmenin peşinde olduklarını peşinen söylemiş oluyor.
İşte kitap tavsiye etmesi istenen herkes gibi benim sıkıntıya düştüğüm nokta da burası. Okuyucuya “şu kitaplar” diye isim verdiğinizde işaret ettiğiniz kitapların her satırını tekeffül etmiş oluyorsunuz.
Belki işaret edilen kitaplar hakkında, “aklınıza takılanları sormanız kaydıyla” şeklinde bir kayıt getirerek bu arızayı kısmen ortadan kaldırabiliriz. Bunun başka bir mükellefiyet getirdiğini ise ayrıca belirtmeye lüzum yok.
Bu anlamda “rahatlatıcı” bir unsur olarak “yayınevi hassasiyeti” devreye giriyor ve doğrusu epeyce de işe yarıyor. Eğer okuyucuda “falanca yayınevinin çizgisi şudur” şeklinde bir kanaat pekişmişse, bu, yazarın da işini kolaylaştırıyor.
Burhaneddin Kayhan ağabeyimi bir kere daha rahmetle anmanın sırasıdır. Gerek kişiliğiyle, gerekse yayın politikasıyla gerçekten “güvenilir” kelimesinin üstüne tam oturduğu nadir şahsiyetlerden biriydi. Rabbim yattığı yeri nur eylesin.
Şimdi bayrağı Adem bey devralmış durumda. Enerjik yapısı ve tecrübesi ile Kayıhan yayınevini kısa zamanda devraldığı noktanın çok ötesine taşıyacağının sinyallerini veriyor.
Daha önemlisi Kayıhan imajına/çizgisine, yayınevinin logosuna dokunmayı bile reddedecek derecede hassasiyetle bağlı olması ve rahmetli Burhaneddin ağabeyin adına yaraşır yayıncılık çizgisindeki ısrarı.
Her şeyin paraya tahvil kabiliyetiyle değerlendirildiği bir dönemde, yaptığı işin hatasıyla-sevabıyla “kalıcı” olduğunun bilinciyle hareket eden ve bu anlamda “nitelik”ten taviz vermeye Kayıhan yayınevi, farklı kategorilerde 100’e yaklaşan yayın çeşidi ile güvenilir yayıncılık örneklerinden birisi olma özelliğini sürdürüyor.
Ürünlerinin –en azından belli başlılarının– özellikleri hakkında burada özet halinde de olsa bilgi aktarmak isterdim. Ancak buna imkân olmadığını takdir edersiniz.
Bununla birlikte Prof. Dr. İsmail Yiğit imzalı “Peygamberler Tarihi“ni, Taceddin Ural‘ın “Ankara Dükalığı“nı, Yahudilik ve Masonluk hakkında Hacasan Yüncü tarafından yapılan iki çeviriyi ve isabetli bir zamanlamayla Kutlu Doğum Haftası‘na denk getirilen ve gerçekten olağanüstü bir ilgiye mazhar olan “Peygamber (s.a.v) Gibi Yaşamak“ı (Dr. Kerim Buladı) anmadan geçmek olmaz.
Elbette merhum Burhaneddin ağabey‘in –haklı olarak– çok önemsediği ve 13. cildini beklediğimiz “İslam Tarihi“ni bilhassa zikretmek gerekir. Bu eser kronolojik bir tarih kitabı değildir. Aslında ona “İslam Medeniyeti Tarihi” demek daha doğru olur. Kronolojik tarih bilgilerini de ihtiva etmekle birlikte, ele aldığı dönemin sosyal, kültürel, siyasal ve dinî olaylarını ve kurumlarını tahlil eden yapısıyla sahasında gerçekten emsalsiz bir kaynak hüviyetindedir.
(Bu arada “İslam ve Modern Çağ“ın 3. cildinin de çok yakında elinizde olacağını bir not olarak ekleyeyim.)
İletişim için:
http://www.kayihanyayinlari.com
Ticarethane sk. Tevfik Kuşoğlu İşhanı, 41/33 Sultanahmet/İST.
Tel: 0212 513 51 90
Milli Gazete – 23 Nisan 2005