Çeşitleme

Ebubekir SifilGazete Yazıları, Temmuz 2005

Harun Yahya (Adnan Oktar hoca)’nın inisiyatifinde yürütülen çalışmalar gittikçe geniş bir yelpazeye dağılarak genişliyor. İ. Tuncer kardeşim geçenlerde “Evrim Aldatmacası” ile “Hayatın Gerçek Kökeni” isimli kitapların ilaveli yeni baskıları ile “İlmî Mercek” ve “Türk-İslam Birliği” dergilerinin yeni sayılarını –”Ahir zaman“la ilgili iki kitapçıkla birlikte– gönderme lütfunda bulundu. Kendisine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Gerek basılı yayınlardaki görsellikle, gerekse CD’lerin görsel imkânlarıyla desteklenen anlatım tekniği bu yayınlara gerçekten ayrı bir karakter veriyor. Öte yandan basılı ve görsel yayınlarının belli başlı dünya dillerine çevrilmesi ve faaliyetlerinin internet siteleriyle yaygınlaştırılması, dile getirdikleri doğruların bütün dünyaya iletilmesi anlamına geldiğinden, gerçekten gıpta edilecek bir başarıyı işaret ediyor. Bir süre önce internette Pakistan‘dan “klasik” tabir edilen bir eğitim kurumunun sitesinin “linkler” bölümünde mezkûr sitelerden birinin adına rastladığımda önce şaşırdığımı, sonra “helal olsun” dediğimi hatırlıyorum…

Türk-İslam Birliği“ne yapılan vurgunun ayrı bir önemi var. İçinden geçmekte olduğumuz sıkıntılı ve “zor” dönem, böyle bir yapılanmanın “imkânsızlığı”nı değil, tam tersine “imkân”ını, hatta “zaruret”ini işaret etmektedir. Bazıları buna “ham hayal” dese de, Türkİslam dünyası kendi gerçeğini fark ettiği anda böyle bir birlikteliğin mümkün olduğu görülecektir.

Türk İslam Birliği” dergisinin –ilk sayısında olduğu gibi– ikinci sayısında da pek çok saygın isim bu kritik ve önemli meseleye neşter vuruyor…

Adnan hoca ekibinin son zamanlarda “Ahir zaman“, “Kıyamet alametleri“, “Nüzul-i İsa (a.s)”, “Mehdilik“… meselelerine ağırlık verdiği dikkat çekiyor. Ehl-i Sünnet‘in aktüalite ile de kesişen bu hususlardaki kabullerini, gerçeği eğip bükmeden yansıtmaları şayan-ı tebrik bir duruş gerçekten. Özellikle Nüzul-i İsa (a.s) meselesinin “şahs-ı manevî” yorumlarıyla sulandırılmaya çalışıldığı böyle bir dönemde, Bediüzzaman merhumun eserlerinde bu tür bir yoruma dayanak bulunmadığını ortaya koymaya matuf olduğu anlaşılan çalışmaların altı çizilmeli.

Söz buraya gelmişken bir-iki noktaya dikkat çekme ihtiyacı hissediyorum. Sözünü ettiğim yayınların yanında gönderilen kitapçıklarda, Ahir zamanda meydana gelecek hadiseler Bediüzzaman merhumun anlatımları merkezinde ve değişik eserlerden iktibaslarla nakledilmiş. Ancak öyle teknik detaylara girilmiş ki, konu hakkında yeterli bilgisi olmayan bir okuyucunun kafasının karışması işten değil.

Söz gelimi Hz. Mehdi‘nin, “zamanının en büyük müçtehidi” olarak mevcut bütün Fıkhî mezhepleri kaldıracağının ve sadece kendi içtihadını kaim kılacağının söylenmesi, siyaseti dindar İsevîler‘e bırakacağının ileri sürülmesi ve bunun hangi aşamada olacağının tartışılması, yeryüzüne indiğinde Hz. İsa (a.s)’ın, Hz. Mehdi‘ye (sadece indiği andaki namazda değil, anlaşılan, bütün sahalarda) tabi olacağının iddia edilmesi vs.

Oysa açıktır ki, bunlardın tümü birer yorumdur ve “mutlak hakikat” gibi takdim edilmeleri doğru değildir. Medya marifetiyle halkın da tartışma gündemine sokulmuş bulunan bu meselelerde böyle sübjektif yorumları öne çıkartmak ne kadar doğrudur, bir daha düşünülmesi gerekir!..

Milli Gazete – 31 Temmuz 2005