Cebrail (as) Vahyi Kimden Alıyordu?

Ebubekir Sifil2011, 2011 Yılı, Gazete Yazıları, Mart 2011, Mart Ayı 2011 OS, Okuyucu Soruları

Soru


Hocam internette rastladığım bir rivayetin durumunu soracaktım. Ünlü bir hoca da kürsüden naklediyor. Videosunu izledim. Rivayet şöyle:

“Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Cebrail (Aleyhis-selam)’e:

  • Ya Cebrail! Sen bu vahyi nerden alıyorsun? Cebrail (Aleyhis-selam):

  • Sidretü’l-Münteha’da bir yeşil perde arkasından bana söyleniyor dedi. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):

  • Bundan sonra gittiğinde o perdeyi kaldır, sana söyleyene bak dedi. Cebrail (Aleyhis-selam) Sidretü’l-Münteha’da o yeşil perdeyi kaldırdı. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’i gördü. Kendisine söyleyen o idi. Bir rivayette 360 kanadını bir rivayette de altıyüz kanadını (Ramuzu’l-Ehadis, Hadis No: 3857) çırpıp var hızı ile dünyaya geldi. Cebrail (Aleyhis-selam):

  • Muhammed’den evvel dünyaya gideyim dedi. Dünyaya geldi baktı ki Peygamberimizi yerinde gördü.  Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Cebrail (Aleyhis-selam)’a sordu, Cebrail  (Aleyhis-selam) cevab verdi:

  • Ya Muhammed! Ben de hayret ettim; vahyi Allahu Teala’dan alıp bana söyleyen de sensin. Burada benden alıp halka söyleyende sensin dedi.”

Cevap


Son zamanlarda sıklıkla sorulan bir rivayet bu. Soru metninde rivayetin Râmûzu’l-Ahâdîs’te geçtiği ima ediliyor. Ancak mezkûr rivayeti ne bu eserde, ne de elimdeki diğer kaynaklarda bulabildim.

Bu rivayetle ilgili olarak ulaşabildiğim tek bilgi, Muhammed Abduh el-Bürhânî’nin Tebrietu’z-Zimme fî Nushi’l-Ümme adlı kitapta yer verdiği nakil. Ancak rivayet bu eserde, okuyucu sorusunda zikredilenden farklı bir şekilde ve daha uzunca yer alıyor. Buna göre Cebrail (a.s), Efendimiz (s.a.v)’in, Câbir b. Abdillah (r.a)’a hitaben, “Allah’ın yarattığı ilk şey, senin peygamberinin nurudur ey Câbir” [1]el-Leknevî, el-Âsâru’l-Merfû’a’da (42) bu rivayetin (Nur-u Muhammedî’nin ilk yaratılan şey olduğunu anlatan rivayet) naklen sahih olmadığını, ancak mana itibariyle … Continue reading şeklindeki sözünü hayretle karşılayınca ona kaç yaşında olduğunu sorar. O şöyle cevap verir: “Bilmiyorum ey Allah’ın Resulü. Ancak (bildiğim şu ki), dördüncü perdede, 70 bin yılda bir kere doğan bir yıldız var ve ben o yıldızı 70 bin kere gördüm.” Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v), “Rabbimin izzetine yemin olsun ki, işte ben o yıldızım” buyurur.

Daha sonra Cebrail (a.s)’a, vahyi nereden getirdiğini sorar. O, “Göklerin herhangi bir köşesindeyken zil sesi duyar ve hemen Beyt-i Ma’mur’a gider, vahyi oradan alır, (götürmem gereken) resul veya nebiye götürürüm” diye cevap verir. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) ona, “Şimdi Beyt-i Ma’mur’a git ve benim nesebimi zikret” der. Cebrail (a.s) derhal gider ve “Muhammed (s.a.v) b. Abdillah b. Abdilmuttalib…” diye Efendimiz (s.a.v)’in nesebini sıralamaya başlar. Bunun üzerine, daha önce Cebrail (a.s)’a hiç açılmamış olan Beyt-i Ma’mur açılır. Cebrail (a.s), içeride Efendimiz (s.a.v)’i görür. Şaşırır ve hemen yeryüzüne döner. Döndüğünde Efendimiz (s.a.v)’i, bıraktığı gibi, Câbir (r.a) ile birlikte oturuyor halde bulur.

Cebrail (a.s)’ın, Efendimiz (s.a.v)’i Beyt-i Ma’mur’da gördükten sonra hızla yeryüzüne indiği, O’nu ve Hz. Câbir (r.a)’ı bıraktığı yerde ve bıraktığı gibi otururken bulduğu zikredildikten sonra şöyle deniyor:
“Bunun üzerine Cebrail (a.s) tekrar olağanüstü bir hızla Beyt-i Ma’mur’a gitti. Resulullah (s.a.v)’ı yine orada buldu. Tekrar aynı şekilde yeryüzüne indi. Resulullah (s.a.v) ve Câbir (r.a) yine aynı yerde ve aynı şekilde oturuyorlardı. Bunun üzerine Câbir (r.a)’a, Efendimiz (s.a.v)’in onun yanından herhangi bir şekilde ayrılıp ayrılmadığını sordu. O, Efendimiz (s.a.v)’in oradan hiç ayrılmadığını söyledi. Bu defa Cebrail (a.s) şaşkın bir vaziyette Efendimiz (s.a.v)’e dönerek

“Ey Allah’ın Resulü! Eğer vahiy senden çıkıp yine sana geliyorsa ben arada niçin yoruluyorum?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:

  • “Teşri içir ey kardeşim Cebrail!”[2]Muhammed Osman Abduh el-Bürhânî, Tebrietu’z-Zimme, fî Nushi’l-Ümme, 281-3.

Bu rivayeti naklettikten sonra Muhammed Osman Abduh el-Bürhânî şöyle diyor: Eğer vahiy Cebrail (a.s) tarafından Allah Teala’dan alınıp Efendimiz (s.a.v)’e getiriliyor olsaydı, kelime-i tevhidin anlamı bozulurdu. Zira o zaman “Lâ ilâhe illallâh Muhammedun Resulullâh” (Allah’tan başka ilah yoktur; Muhammed O’nun resulüdür) değil, “Lâilâhe illallâh Muhammedun Resulu Resulillâh” (Allah’tan başka ilah yoktur; Muhammed O’nun resulünün resulüdür/elçisinin elçisidir) dememiz gerekirdi.

Bu rivayeti bende mevcut –zayıf ve uydurma hadisleri zikreden– kitaplarda bulamadığımı daha önce belirtmiştim. İnternetten ulaşabildiğim kadarıyla bu rivayetin zikredildiği kitap Mısır’da basılmış ve bir süre sonra yasaklanmış. Burada naklettiklerim de yine internet üzerinden ulaştığım bilgilerden ibaret. Kitabı birkaç koldan araştırıyoruz. Elimize geldiğinde meseleyi aslından tahkik edip bu köşeden tekrar duyuracağım inşaallah.

Rivayet hakkında ulaşabildiğim bu malumat ne yazık ki sened içermiyor. Yani rivayeti kimlerin naklettiğini şu an için bilmiyoruz. Dolayısıyla sened kritiği yapma imkânımız şuan için yok.

Eğer bu haliyle bu rivayet, el-Bürhânî tarafından da senedsiz olarak nakledildiyse, onun naklettiği kaynağa ulaşmak durumundayız. el-Bürhânî sened zikrettiyse sened üzerinden bir şeyler söyleme imkânımız olacak.

Bu rivayetin herhangi bir senedine ulaşamasak bile, doğrudan metninden hareketle şunları söylememiz mümkün:

  1. Bu rivayete göre vahiy, Efendimiz (s.a.v)’den yine Efendimiz (s.av)’e geliyor. Peki Efendimiz (s.a.v) Beyt-i Ma’mur’da vahyi nereden/kimden alıyor? Eğer bir başka kaynaktan alıyorsa, yine arada bir aracı var demektir. Yok doğrudan Allah Teala’dan alıyorsa Kur’an’ın –mecazen– Cebrail (a.s)’ın sözü olduğu Kur’an’da zikredildiği halde[3]69/el-Hâkka, 40. Efendimiz (s.a.v)’e izafesine herhangi bir ayette niçin rastlamıyoruz?
  2.  Rivayetin sonunda Cebrail (a.s)’ın aracılığının “teşri sebebiyle” olduğu söyleniyor. Bunun hiçbir anlamı yok. Zira önemli olan vahyin esas kaynağı ise, aradaki elçilerin melek veya insan olması bir şeyi değiştirmez.
  3. Eğer Efendimiz (s.a.v) vahyin Cebrail (a.s)’dan önceki kaynağı ise, Cebrail (a.s) ilk vahiy getirdiğinde niçin O’nu sıkıp “Oku!” dediğinde “Ben okuma bilmem” diye cevap verdi?
  4. Efendimiz vahyin Cebrail (a.s)’dan önceki kaynağı ise niçin kendisine vahiy geldiğinde vahyin ağırlığından bir nevi baygınlık halinden kendinden geçiyordu?
  5. Bu rivayet belli ki Efendimiz (s.a.v)’in kadr-ü kıymetini yüceltmek (!) için tedavüle sokulmuş. Oysa Efendimiz (s.a.v) böyle şeylerle tebcil edilmeye muhtaç değildir. O’nun indallahtaki kadr-ü kıymeti zaten yücedir.

Sorular ve itirazlar çoğaltılabilir. Ama zikrettiklerimizden de kolayca anlaşılacağı gibi yaratılış, vahyin mahiyeti ve kaynağı, peygamberlik, tebliğ… gibi son derece önemli konulara taalluku bulunan ve kendisine inananı bu konularda tehlikeli yerlere sevk edecek bir muhtevaya sahip olan bu rivayet uydurmadır.

Vallahu a’lem.
Milli Gazete – 20, 27 Mart 2011.

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Leknevî, el-Âsâru’l-Merfû’a’da (42) bu rivayetin (Nur-u Muhammedî’nin ilk yaratılan şey olduğunu anlatan rivayet) naklen sahih olmadığını, ancak mana itibariyle doğru olduğunu söylerken, Ali el-Karî de (Mirkât, I, 269-70) ilk yaratılan şeyin Nur-u Muhammedî olduğu görüşünü tercih ettiğini belirtir ve konuyla ilgili olarak el-Mevrid li’l-Mevlid isimli eserine gönderme yapar.

Bu rivayet üzerinde duran İbn Hacer el-Heytemî, el-Aclûnî, el-Leknevî gibi alimler onun Abdürrezzâk tarafından nakledildiğini söylemişlerdir. Ancak Abdürrezzâk’ın el-Musannef’inde bu rivayeti bulmak mümkün olmadı.

2 Muhammed Osman Abduh el-Bürhânî, Tebrietu’z-Zimme, fî Nushi’l-Ümme, 281-3.
3 69/el-Hâkka, 40.