Batı merkezli dünya Modernizm sonrası (postmodernist) dönemi yaşarken İslam dünyasında bu “yeni” sürecin neye tekabül ettiğini sormak herhalde “abesle iştigal” olacak. Zira bizde henüz Modernleşme süreci tamamlanabilmiş değil.
Bunu elbette İslamî ilimler merkezli olarak söylüyorum. “İslam’ın mani-i terakki olmadığı” tezinden “bilginin İslamîleştirilmesi” çabalarına gelene kadar modern duruma bakışımızda çok fazla bir değişiklik olmadığı ve İslamî modernleşme serüveninin kendisini henüz “dikkate alınır” tarzda gerçekleştiremediği ortada iken, çağdaşçılarımızdan postmodern döneme ilişkin herhangi bir çaba beklemek beyhude…
Bir zaman teknolojik icatların Kur’an ayetlerinde 1400 sene önceden haber verildiğini söyleme modası yaygındı. Bu moda bilahare yerini daha “alımlı” bir söyleme bıraktı: Kur’an’ın hermenötik yöntemiyle okunması…
Madem ki Kitab-ı Mukaddes bu yöntemle okunmuştu, niçin Kur’an da aynı çabanın nesnesi olmasındı?! Bu soruyu soranların, Protestanlık hareketinin ortaya çıkmasının ve aydınlanma ile başlayan süreçte Kilise otoritesinin tümüyle kırılmasının hermenötik modasının yaygınlaşmasındaki rolünü sorgulamayı akıllarına getirmemiş olması normal karşılanabilir. Benim asıl anlamakta güçlük çektiğim nokta, bir “Müslüman”ın nasıl olup da “Kur’an’ın bir eleştirisi olan bir girişimde de bulundum. Eğer gerekli malzemeleri elde etseydik, eğer metinler büyük bir öfkeyle Ortodoksluk (tercümesi “Ehl-i Sünnet” oluyor, E.S) tarafından ayıklanmamış olsaydı Kur’an’ın eleştirel bir baskısını (edition critique) yapmayı düşünebilecektik, ancak böyle bir durumda tarihsel araştırmalar ve Kur’an metninin tarihsel eleştirisini yapacak bir çalışma söz konusudur” diyebilme noktasına geldiği…
Talebesi ve mütercimi Ali Harb’ın bile eleştirisine maruz kalan bu yaklaşımında M. Arkoun, nasıl bir arkaplana dayanıyor olursa olsun, “vahiy” anlayışında Ehl-i Kitap ile aynı safta yer aldığını açıkça ilan etmiş olmaktadır. Her ne kadar bu noktaya varmış olmasa da, Fazlur Rahman’ın vahiy anlayışında da bu tür bir yaklaşıma geçit verebilecek iddialar bulunduğunu biliyoruz…
Kendi kutsal kitaplarına tarihsel tenkit metotlarını uygulamakla ancak imanlarını artırdıklarını, bu itibarla Müslüman ilim adamlarının da bu metodu Kur’an’a uygulamaktan çekinmemesi gerektiğini telkin eden, hatta açıkça dile getiren Müsteşrikler böylece hedeflerine varmış ve Efendimiz (s.a.v)’in, “Karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yollarına uyacaksınız. Hatta onlar bir kertenkele deliğinden girse, siz de gireceksiniz” anlamındaki mucizevî ihbarı böylece gerçekleşmiş oluyor.
Dr. Şehmus Demir’in Kur’an’ın Yeniden Yorumlanması adlı çalışması (İnsan yayınları), konuyla ilgilenenler için önemli bir kaynak niteliğinde olduğunu da bu vesileyle belirtmiş olayım.
Milli Gazete – 8 Mayıs 2003