Bazı ölümler vardır; duyduğumuzda dudaklarımızdan “İnnâ lillâh…” cümlesi dökülür, ama hayatımızı çepeçevre kuşatan “dünyevilik” (yani “gaflet”), öleni de ölümü de hayatımızda herhangi bir iz bırakmasına izin vereden çabucak unutturur. Ölüm gerçeğini idrakimizde canlı kılan mekanizmadaki temelli arıza, ölenin ve ölümün bize uzak olduğunu fısıldayan “gaflet”in bizi ayartmasına geçit verir.
Ancak benliğimizi güçlü bir sayha olarak sarsan ve şuurumuzdaki bütün zaaflara rağmen büyük bir etkiyle ruhumuzu titreten ölüm haberleri de vardır. Gözlerimiz buğulanır, adımlarımız dolaşır, kulaklarımız çınlar, inanamayız…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Güncel Meseleler İstişare Toplantısı serisinin ikincisi için ön hazırlık mahiyetinde tertip edilen I. İhtisas Komisyonu Toplantısı esnasında aldım haberini. Vefat edeli 2 gün olmuştu ve o gün uğurlanacaktı. Müzakereci olarak iştirak edeceğim oturumda sunulacak tebliğlerin değerlendirmesiyle uğraşmaktan, birkaç gün gazete ve televizyon haberlerinden uzak kalmıştım. Bu yüzden cenaze namazına iştirak etmek dahi nasip olmadı… Hakkını helal et ağabey desem, ne fayda…
İlk defa 80’li yılların bitimine doğru tanımıştım onu. Yazı hayatına ilk adımım olan bir tercüme çalışmamı neşredecek yayınevi ararken Ali Nar hocam vasıtasıyla tanışmıştık kendisiyle. Alicenap, nazik ve –bana hep tiksinti vermiş olan– “profesyonellik”ten uzak, “güven verici” bir insan girmişti hayatıma…
Sonra dostluğumuz, daha doğrusu aramızdaki ağabey-kardeş ilişkisi kısa bir süre içinde hızla ilerledi. Hatta bir ara –ailevi bir mesele dolayısıyla– Ankara’ya geldiğinde aile olarak da tanışma imkânı kazanmıştık.
Sonra İ’lâu’s-Sünen‘in tercümesi macerasına atıldık büyük bir heyecanla. Ardından Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi serisi… Son olarak da Milli Gazete’deki yazıların neşri vardı planımızda. Çok arzu etmesine rağmen hiç birisini tamamlayamadık. O ayrılıp gitti aramızdan ve yapayalnız kaldık…
Ben şahitlik ediyorum ya Rabbi, o güzel bir insan ve iyi bir Müslüman’dı. Eğer bir kıymeti varsa benim şahitliğimi de onu tanıyanların şahitliğine ilhak et ve Efendimiz (s.a.v)’in, iki kişinin şahitliğiyle dahi vacip olacağını haber verdiği ebedi saadete, hem de binlerin, onbinlerin şahitliğiyle nail eyle onu.
Bıraktığı boşluk dolacak gibi değil. İslam davası için talebeliğinden ve MTTB başkanlığı günlerinden itibaren yaptığı hizmetler hep hayırla yad edilecek. İlkeli yayıncılık örneği olarak neşrini gerçekleştirdiği kitapların her biri sadaka-i cariye olarak sevap hanesine işlenip duracak.
Geride bıraktıklarına, başta muhterem hanımefendi ve çocukları olmak üzere bütün yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Ruhun şad, mekânın cennet olsun Burhanettin Kayıhan.
Milli Gazete – 8 Ekim 2002