Bir Tahrif Örneği: Müşrikler Kâbe’yi Tavaf Edebilir mi?

Ebubekir Sifil2011, Eylül 2011, Gazete Yazıları

Geçtiğimiz Cuma günü bir televizyon kanalında tekrarı verilen bir programa denk geldim. Ankara İlahiyat’tan bir profesör konuşuyor. Konu, Karaman hocanın bir süre önce gündem olan yazısı. Konuşan akademisyen, Karaman hocanın sözleriyle Hitler faşizmi arasında paralellikler kuruyor ve sözü Kur’an’a getiriyor. Mâide suresinin 2. ayetinin, Kâbe’yi tavaf için gelen müşriklerin bundan alıkonulmaması hükmünü getirdiğini ve bunu da sadece İmam el-Mâturîdî’nin Te’vîlât’ında açıkça gördüğünü söylüyor. Ve tabii arkasından, müşriklere bile Müslümanlar için en kutsal mekânlardan biri olan Kâbe’yi tavaf imkânı veren bir Kitabın mü’minlerinin, “öteki”ne tahammül ya da hoşgörü değil, “saygı” göstermesi gerektiğini vurguluyor…

Yani birileri hakikati açıktan rencide edecek, Allah’a şirk koşacak, Peygamber’i ve Din’i yalanlayacak, emr-i münker nehy-i ma’ruf yapacak ve siz ona saygı göstereceksiniz! Zillet bir ruha başka türlü nasıl siner?!

Gelelim 5/el-Mâide, 2. ayetinin delalet ettiği duruma: Ayette şöyle buyuruluyor: “Ey iman edenler! Allah’ın şeâirine, şehr-i harâma, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına, mevlâlarının gerek fazlını ve gerek rızasını arayarak Beyt-i Harâm’a doğru gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan men ettiler diye bir takımlarına karşı beslediğiniz kin sakın sizi tecavüze sevk etmesin. Birr-ü takvâ üzere yardımlaşın, günah-ü taaddi üzere yardımlaşmayın, Allah’tan korkun çünkü Allah’ın ikabı çok şiddetlidir.”[1]Meal –ufak-tefek tasarruflarla– Elmalılı merhuma aittir.

Şurası açık ki, Kâbe’yi tavaf etmek üzere gelmiş bulunan müşriklerin bundan men edilmemesi gerektiği hükmünü bu ayetin zahirinden çıkarmak mümkün değil. Zira;

  1. Ayetin zahiri “müşrikler”den değil, “Allah Teala’nın fazlını ve rızasını arayarak Kâbe’ye gelenler” den bahsediyor. Ayette bunların “müşrikler” olduğunu gösteren hiçbir tasrihat veya işaret mevcut değil.
  2. Söz konusu kimselerin Kâbe’yi tavaftan men edilmemesi gerektiği hükmü için de aynı şeyi söylemek durumundayız. Çünkü “Kâbe’ye doğru gelenler” ifadesi tavaf için gelmeyi anlattığı kadar, Mekke’ye gelmeyi de anlatır. Mekke’ye Kâbe’yi tavaf için de, ticaret için de, başka maksatlar için de gelinebilir.
  3. Söz konusu kimseler Kâbe’yi tavaf için gelmiş olsalar bile, ayet, “onlara izin verilmesi”ni değil, “hürmetsizlik edilmemesi”ni emrediyor.

Dolayısıyla sadece bu ayetin zahirinden hareketle, başka hiçbir mercie başvurmadan müşriklerin Kâbe’yi tavaf etmesine mani olunmaması gerektiği hükmünü çıkarmak mümkün değildir!

O halde durum nedir?

Mezkûr akademisyen sadece bir noktada doğru söylüyor –ama onu da “eksik” söylüyor–: Bu ayette anlatılan şeyin arka planını İmam el-Mâturîdî Te’vîlâtu Ehli’s-Sünne isimli tefsirinde vermiştir: Buna göre İbn Abbâs (r.a), Mekke fethedildikten sonra müşriklerin Kâbe’yi tavaf ettiğini, kurbanlık getirdiğini ve Haccın/Harem’in şeairine hürmetkâr davrandığını, Sahabe’nin, onları bundan men etmek ve kendilerine saldırmak için Efendimiz (s.a.v)’den izin istediğini, bunun üzerine Müslümanlara bunu yasaklamak üzere bu ayetin nazil olduğunu söylemiştir.[2]İmam el-Mâturîdî, Te’vîlât, VI, 134.

Bu rivayet üzerine söylenmesi gerekenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:

  1. Bu rivayeti nakleden sadece İmam el-Mâturîdî değildir. Başta et-Taberî[3]Câmi’u’l-Beyân, VIII, 23. ve İbn Kesîr[4]Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, V, 16. olmak üzere rivayet tefsirlerinin hemen tamamında ve bir kısım dirayet tefsirlerinde bu rivayeti görmek mümkündür. (Mezkûr akademisyen acaba burada sadece Te’vîlât’ı zikretmekle “Türk Müslümanlığı” söylemine atıfta bulunmak mı istedi?!)
  2. Yine başta rivayet tefsirleri olmak üzere tefsir kaynakları, yukarıdaki rivayetin sahibi olarak İbn Abbâs (r.a)’ın, bu ayetin nesh edildiğini de söylediğini nakletmekte, hatta kaynaklarda bu noktada icma bulunduğu belirtilmektedir. İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs (r.a)’ın, el-Mâide suresinde, birisi “kalâid ayeti” (üzerinde durduğumuz ayet) ve diğeri “Sana gelirlerse dilersen aralarında hüküm ver, dilersen kendilerinden yüz çevir” ayeti olmak üzere sadece iki mensuh ayet bulunduğunu söylediğini nakletmiştir.[5]Mesela bkz. İbn Ebî Hâtim, IV, 1135.[[ref]/ref]

Yukarıda da belirttiğim gibi bu sadece İbn Abbâs (r.a)’dan yapılan bir nakil değil; hemen bütün ehl-i tefsirin kanaati bu doğrultudadır.

  1. Bu ayet şu ayetler tarafından nesh edilmiştir:

“Ey iman edenler! Müşrikler bir pislikten ibarettirler, artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah dilerse sizi fazlından zenginleştirir. Her hal-u kârda Allah Alîmdir Hakîmdir.”[6]9/et-Tevbe, 28

ve

“Müşrikler vicdanlarına karşı kendi küfürlerine kendileri şâhit olup dururlarken Allah’ın mescitlerini ma’mur etmeleri kabil değildir, onların hayır namına bütün yaptıkları hederdir ve onlar, ateş içinde muhalleddirler.”[7]9/et-Tevbe, 179.

Özellikle ilk sırada zikrettiğim ayet, müşriklerin Mescid-i Haram’a “girmelerini” değil, “yaklaşmalarını” dahi yasaklamaktadır. Onlara saygı duymamızı isteyen mezkûr akademisyen bu durumu nasıl açıklar acaba!!

Problem şu: Mezkû akademisyen, 5/el-Mâide, 2. ayetini rivayet sahasına yaslanarak anlıyor. Doğru da yapıyor. Ama aynı rivayet sahası bu ayetin mensuh olduğunu söylüyor. O bunu gizlemekle yanlış yapıyor. Öte yandan sadece rivayet sahası değil, “müşriklerin necis olduğunu bildiren ve Mescid-i Haram’a yaklaştırılmamalarını emreden ayeti ise hiç gündeme getirmiyor. Bunun adı “tahrif” değilse nedir?..

Milli Gazete – 19 Eylül 2011

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Meal –ufak-tefek tasarruflarla– Elmalılı merhuma aittir.
2 İmam el-Mâturîdî, Te’vîlât, VI, 134.
3 Câmi’u’l-Beyân, VIII, 23.
4 Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, V, 16.
5 Mesela bkz. İbn Ebî Hâtim, IV, 1135.[[ref]
6 9/et-Tevbe, 28
7 9/et-Tevbe, 179.