Soru: “Mevdudi, Seyyid Kutub, C. Efgani, M. Abduh, Hamidullah, Yusuf Kardavi, M. Ebu Zehra‘nın Ehl-i Sünnet dışı olduğu şayi olmuştur, bunların kitaplarından istifade edilemez mi? İbn-i Teymiyye, tilmizi İbn-i Kayyım el Cevzi ve İbn-i Rüşd için de hakeza…”
Cevap: Adı zikredilen şahısların hepsini aynı kategoride değerlendirmek doğru değildir. Her birinin kendine mahsus görüşleri ve tavırları vardır. (Bu genellemeden İbn Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım‘ı hariç tutmak gerekir. Zira el-Kevserî merhumun tabiriyle “İbn Teymiyye‘nin ayağını kaldırdığı yere İbnu’l-Kayyım basmıştır.” Yani İbnu’l-Kayyım, üstadının izinden ayrılmamıştır.)
Soruda zikredilen sırayla bu isimler üzerinde kısaca durmadan önce genel bir tesbit yapalım: Bir kimsenin Ehl-i Sünnet olup olmadığı, özellikle onun itikadî görüşlerine bakılarak bilinir. İtikadî sahada Ehl-i Sünnet çizgiyi benimsemiş olan bir kimse, Fıkhî/amelî sahada dört mezhep dışında kalan bir mezhebi iltizam etmiş olabilir; ya da müstakil mezhep sahibi olduğunu ileri sürebilir. Onun bu iddiasını tartışmak ayrı bir konudur; itikadî tercihi ile bu nokta birbirine karıştırılmamalıdır. Söz gelimi İbn Cerîr et-Taberî‘nin müstakil mezhep sahibi olduğu, kaynaklarda nakledilegelen bir husustur; yani o, dört mezhepten birine bağlı değildir. Bununla birlikte et-Taberî‘nin Ehl-i Sünnet olmadığını söyleyen bir alimin mevcudiyetinden ben şahsen haberdar değilim. İbn Hazm da bu noktada ilgi çekici bir örnektir. Fıkhî görüşleri hayli tartışılmış olmakla birlikte onun da Ehl-i Sünnet olmadığının söylendiğini bilmiyorum. Son olarak Celâluddîn es-Süyûtî örneğini zikredebiliriz. Müstakil içtihad seviyesine ulaştığını bizzat kendisi söylemiştir; ama onu da Ehl-i Sünnet dışında gören kimse yoktur…
Mevdudi: Ehl-i Sünnet itikadına yüzde yüz uymayan bir takım görüşleri olduğu malumdur. Fıkhî sahada da kendi tercihleri bulunduğunu biliyoruz. Eserlerinden istifade edilebilir, ama her söylediği tasdik edilmemelidir.
Seyyid Kutub: İslam davası uğruna başını vermekten çekinmemiş bir şehid olması, bir takım görüşlerinde Ehl-i Sünnet‘in dışına çıktığını söylememizi engellememelidir. Onun şehitlik mevkiine ulaşması kendi şahsıyla ilgili bir husus iken, geriye bıraktığı bazı görüşler Ümmet‘e mal olmuştur; dolayısıyla behemehal tartışılmalıdır.
Cemâleddin Efgânî: Gerçek kimliği hakkında bir yığın tartışma yapılmış olsa da, Şii olduğu açıktır. İtikadî sahadaki çizgisi yanında, Fıkhî mezhepler hakkındaki görüşleri ile de Modernist İslam anlayışına kaynaklık etmiştir. En büyük eserinin Muhammed Abduh olduğunu söylediği hatırlanacak olursa, Abduh‘tan başka geriye pek bir eser bırakmadığını söylemek yanlış olmaz.
Muhammed Abduh: Mucize vs. konusunda Ehl-i Sünnet itikadıyla örtüşmeyen görüşleri bulunduğu malumdur. Bunlardan bir kısmını ele alan bir makalemi inşallah çok yakında faaliyete başlayacak olan internet sitesinde okuyabilirsiniz. Fıkhî alanda da kendisini “mezhepler üstü” bir konumda görmüştür.
Muhammed Hamidullah: Miraç vb. konularda Ehl-i Sünnet ulemasının benimsediği çizgiyle örtüşmeyen yorumları vardır. Eserleri istifade edilebilir olmakla birlikte, dikkatle okunmalıdır. Hamidullah ve dilimizde ona yazılmış reddiyelerden ikisi ile ilgili olarak yine sitede uzun bir makalem yer alacak…
Yusuf el-Karadâvî: Nisbesi genellikle yanlış (Kardâvî tarzında) zikredilir. Doğrusu –Mısır‘daki Karada kasabasına nisbetle– Karadâvî‘dir. Eserlerinde herhangi bir mezhebi iltizam etmeme tavrıyla ön plandadır. Bununla birlikte İtikadî sahada Ehl-i Sünnet çizginin dışına çıktığını ortaya koyan bir tavrını bilmiyorum.
Muhammed Ebû Zehra: Ehl-i Sünnet dışı bir görüşünü bilmiyorum. Eserlerine genellikle ılımlı bir üslup hakimdir. İbn Teymiyye‘nin biyografisini el-Kevserî merhum hayattayken bitirdiği halde ona hürmeten yayımlatmamıştır. Mezkûr eserinde de “uzlaştırıcı” bir tavır benimsediği söylenebilir. Eserleri istifadeye şayandır.
İbn Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım (el-Cevzî değil, el-Cevziyye): Gerek yaşadıkları dönemde, gerekse öldükten sonra görüşleri İslam aleminde en çok tartışılan isimler arasında yer alırlar. İtikadî noktada Ehl-i Sünnet Kelam uleması ile Mutasavvıflar‘ın çizgisini eleştirmiş, “Selefî” anlayışa vurgu yapmışlardır. Ancak İtikadî sahada gerek teşbih/tecsim akidesini tahkim eden duruşları, cehennem hayatının son bulacağını söyledikleri, gerekse Fıkhî alanda –talak meselesinde olduğu gibi– İcma‘a aykırı görüşleri malumdur. Her ikisi hakkında da pek çok reddiye kaleme alınmıştır. Eserleri mutlaka okunacaksa dikkatli olunmalıdır.
İbn Rüşd: Aristo felsefesinin İslam dünyasındaki en büyük takipçisidir. Eserlerinde en fazla hücum ettiği kesimler arasında Ehl-i Sünnet Kelamcılar bulunmaktadır. Bununla birlikte “Bidâyetü’l-Müctehid” isimli eseri makbul ve muteber görülmüştür. Felsefî eserleri, Felsefî sahada birikimi olmayanlar için zararlı olabilir…
Milli Gazete – 19 Haziran 2004