Bir önceki yazıda İslamoğlu’nun, el-Buhârî ve Müslim’den naklettiği İbn Sayyâd kıssasının sonunda geçen “İn yekunhu felen tusallata aleyhi; ve in lem yekunhu felâ hayre leke fî katlihî” ibaresinin geniş açılımını, ilgili dipnotta nasıl verdiğini görmüştük. Metin kısmında verdiği tercüme ise şöyle: “Eğer o (kendisinde) ise onun aleyhinde hüküm verilmez, eğer o (kendisinde) değilse onu öldürmek senin iyiliğine olmaz.” (Üç Muhammed, 31)
Ancak bu çeviride İslamoğlu’nun “atladığı” ve metinle tetabuk etmeyen birkaç “küçük” ayrıntı var: 1) “İn yekunhu felen tusallata aleyhi” cümlesinde geçen “len tusallata” ifadesindeki “len” edatı “gelecek zamanda tekitli olumsuzluk” ifade eder. Dolayısıyla İslamoğlu’nun yaklaşımına göre çeviri, “onun aleyhinde asla hüküm verilmeyecek” tarzında olmalıdır. “Len” edatının “serbest” bir çeviride geniş zaman anlamı verdiğini kabul etsek bile sorun burada bitmiyor: 2) “Sallata” ettirgen fiilinin “tusallitu” formu, “len” edatıyla birlikte (“len tusallata”) tek başına iki şekilde anlaşılabilir: A) Müzekker (eril) muhatap için “Sen ona asla muktedir kılınmayacaksın.” B) Müennes (dişil) üçüncü şahıs için “O (kadın) ona asla muktedir kılınmayacak.”
İmdi, İslamoğlu’nun çevirisinin doğru kabul edilebilmesi için İbn Sayyâd aleyhine hüküm verecek olan kişinin bir kadın olduğunu söylememiz gerekiyor. Fakat hitap Hz. Ömer (r.a)’edir. Öyleyse hitabın, “muhatap” kipinde anlaşılması gerekiyor. O zaman da İslamoğlu’nun çevirisi metne uymuyor. Zira bunun için ifadenin “len yusallata” olması gerekiyor.
Burada doğru çeviri şöyle olmalıdır: “Eğer o (Deccal) ise, sen ona asla muktedir kılınmayacaksın. Şayet o (Deccal) değilse, onu öldürmekte senin için bir hayır yoktur.” Burada parantez içinde zikrettiğim “Deccal” kelimesi, İbn Sayyâd ile ilgili rivayetlerin mecmuunun bir arada değerlendirilmesi sonucu, onun Deccal olup olmadığı konusunda ilk anda Efendimiz (s.a.v) de dahil herkeste mevcut olduğu görülen tevakkufa dayanıyor.
İslamoğlu burada bir tek varyantla sınırladığı hadiseyi kendi anladığı şekilde ifadelendirebilmek için önce “İn yekunhu felen tusallata aleyhi; ve in lem yekunhu felâ hayre leke fî katlihî” cümlesinde bir “belirsizlik” olduğunu düşünüyor ve ardından –kendi tabiriyle– “metne işkence ederek” bu “belirsizliği” mezkûr çeviri ve açılımla ortadan kaldırıyor!
Oysa Efendimiz (s.a.v)’in Hz. Ömer (r.a)’e hitabındaki “olumsuz gelecek zaman” kipinde, Deccal’i öldürecek kişinin Hz. İsa (a.s) olduğu konusundaki Nebevî bilgi ve habere gönderme vardır. Bu gerçek ve İbn Sayyâd’la ilgili rivayetlerin ortak anlamı göz ardı edildiğinde, metnin ne dediğini anlamaya çalışmak yerine “metne anlam sipariş etmek” kaçınılmaz oluyor…
- Aynı kitabın 31. sayfasında başlayıp 32. sayfada devam eden 18 numaralı dipnotta İslamoğlu, İbn Haldun’dan şöyle bir ifade naklediyor: “Bunlardan çoğu, halkın bildiği sıradan bilgilerden fazlasını bilmiyorlardı ve Arabistan Yahudilerinin çoğu da Yahudileşmiş Himyerlilerdi. Müslüman olduklarında, şeriat hükümlerine taalluk eden hususlarda, mevcut anlayışları üzere kaldılar.”
Oysa İbn Haldun (Mukaddime, 439), yukarıda siyah puntoyla verdiğim çevirideki durumu şöyle anlatıyor: “… mimmâ lâ ta’alluka lehû bi’l-ahkâmi’ş-Şer’iyye”, yani “Şer’î hükümlere taalluk etmeyen hususlarda…”
(Devam edecek)
Milli Gazete – 1 Mart 2003