- es-Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ‘da (II, 464) İbn Mâce’den naklen, Hz. Peygamber (s.a.v)’in oğlu İbrahim ile ilgili –senedinde mecruh bir ravi bulunan– bir rivayete yer vermiştir. İslamoğlu bu rivayet üzerinde dururken el-Aclûnî’den naklen ulemanın bu hadis hakkındaki değerlendirmeleri aktarmış: “Üç sahabeden rivayet edilmiş olması gerçekten şaşkınlık vericidir” diyen İbn Abdi’l-Berr biraz da çekinerek şöyle söyler: “Bu nedir, ben de akıl erdiremedim? Nuh aleyhisselamın oğlu da peygamber değildi. Oysaki, eğer peygamberden her doğan peygamber olsaydı Nuh’un oğlu da peygamber olurdu!” (Üç Muhammed, 97)
Oysa Keşfu’l-Hafâ sahibi (II, 204) İbn Abdilberr’in, “Bunun ne olduğunu bilmiyorum. Nuh (a.s)’ın da peygamber olmayan çocuğu vardı…” (el-Aclûnî, –İbn Hacer’e tabi olarak– İbn Abdilberr’in bu konudaki sözünü tam aktarmamıştır. Bununla birlikte aktardığı kısmın maksadı yansıttığı söylenebilir. Sözün tamamı için bkz. el-İstî’âb, I, 60) şeklindeki ifadesini aktardıktan ve “Fakat hafız İbn Hacer şöyle demiştir” dedikten sonra İbn Hacer el-Askalânî’nin bu itiraza karşılık şöyle dediğini nakleder: “(…) Bu tavır şaşırtıcıdır. Oysa (Hz. Peygamber (s.a.v)’in oğlu İbrahim hakkındaki görüş) Sahabe’den üç kişiden gelmiştir…”
Kısacası İslamoğlu’nun burada iki hatası göze çarpıyor: 1) Konunun üç sahabîden geldiğini söyleyen İbn Hacer olmasına rağmen, bu sözü İbn Abdilberr’e ait göstermesi. 2) Yukarıda benim, “Bu tavır şaşırtıcıdır. Oysa (Hz. Peygamber (s.a.v)’in oğlu İbrahim hakkındaki görüş) Sahabe’den üç kişiden gelmiştir…” şeklinde çevirdiğim cümleyi hatalı olarak “Üç sahabeden rivayet edilmiş olması gerçekten şaşkınlık vericidir” tarzında çevirmiş olması.
- Deccal olduğu sanılan ve Hadis kitaplarında geniş yer bulan İbn Sayyâd ile ilgili rivayetlerin mecmuu bir arada ele alındığında, adı geçen kişinin Deccal olup olmadığının netleştirilmesi için Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından küçük bir deneme yapıldığı kolayca anlaşılmaktadır. Bu deneme esnasında –henüz büluğ çağına ulaşmamış olan– İbn Sayyâd’ın Efendimiz (s.a.v)’e verdiği cevaplar ve Efendimiz (s.a.v)’in bu cevaplara tepkisi üzerine, orada bulunan Hz. Ömer (r.a), İbn Sayyâd’ı öldürmek için izin istemiş, ancak Efendimiz (s.a.v), –bu olayı nakleden el-Buhârî ve Müslim’in, kıssanın sonunda zikrettiği– şu cevabı vermiştir: “İn yekunhu felen tusallata aleyhi; ve in lem yekunhu felâ hayre leke fî katlihî.”
İslamoğlu bu konuda şöyle diyor: “Hadiste “Deccal” hiç geçmemesine rağmen, başta Müslim olmak üzere hadis musannifleri bu hadisi kıyamet alâmetleri ve Deccalle ilgili haberler arasında nakletmişlerdir. Yahudiler arasında popüler bir konu olan Deccal konusu, Medine’deki mü’minlerin de gündeminde ön sıralarda yer almış, yoruma müsait her haber Deccalle ister istemez ilişkilendirilmiştir. Bu ilişkilendirmeyi, haberin sonunda yer alan “İn yekunhu felen tusallata aleyhi; ve in lem yekunhu felâ hayre leke fî katlihî” ibaresindeki belirsizlik cesaretlendirmiştir. Bizce burada Deccal’e açıkça delâlet eden bir anlam yoktur. Bu cümle, tekin olmadığı, gaipten haber verdiği iddia edilen bu Yahudi çocuğunun ruh hâlinin peygamber tarafından güzel bir tahlilidir ve muhtemel açılımı şöyledir: “Eğer o kendinde olarak konuşuyorsa, o bir çocuktur; aleyhinde hüküm verilmez; çünkü çocuk olduğu için cezaî ehliyeti yoktur. Yok, kendinden geçmiş, hallisünasyon ve sanrı gören biriyse, ona dokunmak yararsızdır, bu durumda da sonuç aynıdır, kimseye bir yararı olmaz.” (Üç Muhammed, 31; dpnt. 17)
(Devam edecek)
Milli Gazete – 27 Şubat 2003