Cariyelik ve kölelik meselesi, modern zamanlarda adeta bir utanç vesilesi gibi karşılanan hususların başında geliyor. Müslümanlar kendi inançlarından, kaynaklarından, geçmişlerinden… hasılı “kimliklerinden” öylesine uzaklaştırılmış, öylesine yabancılaştırılmış durumda ki, herhangi bir “çağdaş” mahfil tarafından tenkit bağlamında gündeme getirilen herhangi İslamî bir meseleyi refleksif olarak “geçmişi suçlama” psikolojisiyle karşılıyoruz! İnsaflı gayrimüslimlerin gösterdiği sağduyu ve tarafsızlığı biz kendi geçmişimize ve kimlik unsurlarımıza gösteremiyoruz. Hakikat ne yazık ki bu! Endonezya ve Cava’da 17 yıl devlet görevlisi olarak çalışmış, bir ara Müslüman … Devamını Oku
Görüntüye Aldanmak
Teknolojinin geldiği nokta gerçekten ürküntü verici. “Teknolojinin geldiği nokta neresidir?” sorusuna gerçek anlamda cevap verebilenler, ancak onu üretenlerdir. Dolayısıyla yazıya giriş cümlesi, teknolojinin hangi noktalara geldiğini çok iyi bildiğimizi –en azından benim çok iyi bildiğimi– göstermese de hüküm/gerçek değişmiyor. Çünkü onunla gerçek anlamda neler yapılabileceğini –dediğim gibi– ancak onu üretenlerden başkasının bilmiyor oluşu dahi gelinen noktanın “ürküntü verici” olduğunu söylemek için fazlasıyla yeterli. Bir video görüntüsüyle gündeme oturan Deniz Baykal olayı vesilesiyle bir okuyucudan gelen mesaj şöyle: … Devamını Oku
“Apolojetik”-2
Albert Einstein şöyle der: “İnsan hakları içinde, pek sözü; edilmese bile, büyük önem kazanması kaçınılmaz olan bir hak daha var: Bireyin yanlış ya da zararlı saydığı eylemlere katılmama hakkı ve ödevi. Bunun en önemli örneği de askerlik hizmetine katılmayı reddetmektir. Öyle durumlar biliyorum ki, bu yüzden ahlâk anlayışı sağlam bir takım bireylerin devlet makamları ile aralarında anlaşmazlıklar çıkmıştır…” Kavramların zihniyet oluşturduğunu, zihniyetin de inançla kopmaz bir ilişkisinin bulunduğunu akılda tutarak yukarıdaki pasaj üzerinde bir miktar duralım. Dış … Devamını Oku
Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-1
Soru “İslam’da cariye sistemi nasıldır? Milli Gazete’de yayınlanan bir yazıda “Hürrem Sultan bir cariyedir, çocuk doğurunca hürriyete kavuştu, cariyelikten çıkıp zevce ünvanını aldı…” denmişti. Cariye köle midir? Köle ise konumu nasıl oluyor? Hürrem Sultan cariye iken doğan çocuğu Kanuni Sultan’dan oluyorsa Kanuni’nin eşi oluyordur o zaman. Öyleyse neden cariye diye anılıyor? Bir adamın cariyesi kendi eşinden farklı mıdır? Öyle ise İslam’a göre nasıl oluyor? 4 eş + cariye mi, yoksa cariye de İslam’ın ölçüsünde olan 4 kadının … Devamını Oku
“Apolojetik”
“Mucize” ile “mitoloji” arasında nasıl bir ilişki olabilir? Müslüman bilincinde muciz/e, hasmı aciz bırakan, karşı konulması mümkün olmayan ve reddedilemeyen hakikattir. “İsbat-ı Nübüvvet” (peygamberliğin hak ve hakikat olduğunun isbatı) bahsinin üzerine oturduğu en önemli alan burasıdır. Bunun için Mustafa Sabri Efendi merhum, “asrın Kelam kitabı” olarak nitelendirilen Mevkıfu’l-Akl’da “mucize” meselesi üzerinde hayli geniş bir şekilde durmuş ve mucizenin inkârının nübüvvet kurumunu inkâr anlamına geleceği gerçeğinin altını kalın çizgilerle çizmiştir. O biliyordu ki, mucizeyi inkâr tavrında ısrar eden … Devamını Oku
Halk İradesi mi, “Sivil Toplum” mu?
Batı’da halkın, devlet mekanizmasına karşı menfaatlerini korumak ve haklarını savunmak maksadıyla oluşturduğu örgütlenme tarzını ifade etmek için kullanılan “sivil toplum” kavramının bizde (İslamî terminolojide) bir karşılığı yoktur. Zira Batı’da devlet mekanizmasının hangi ilkeler temelinde çalışacağını belirleyen bir “üst irade” yoktur. Bu cümleyi kurarken “halk iradesi”ni atladığımı ve Batı’da devlet aygıtının “halk iradesi”ne uygun çalışmak zorunda olduğunun varsayıldığından gafil olduğumu sanmayın. Bunun farkındayım ve fakat bir şeyin daha farkındayım: Eğer bu alanda mevcudiyeti “varsayılan” o irade gerçekten mevcut … Devamını Oku
Ne Yapmalı?
Bilhassa son iki yıl içinde –yaz sezonunu dışarıda tutarsak– hemen bütün hafta sonlarını yurt içi veya yurt dışı programlarıyla geçirdim. Zaman zaman bu köşeye bu seyahatlerle ilgili intibalarımı yansıtıyorum. Gittiğim her yerde aynı hava hakim: Hızlı bir çözülme var. Bunu herkes görüyor. Kasdettiğim “ahlakî” çözülme değil tabii. Müslüman kimliğinde görülen “çözülme”yi, özellikle yeni nesillerin öz kimlik unsurlarımızda yaşadığı yabancılaşmayı kastediyorum. İnançlarına, tarihine, kültür ve medeniyetine bu denli mesafeli duruş sizce neyin ifadesidir? Kendi kanaatimi söyleyeyim: Bu bir … Devamını Oku
Namazda Ayakların Durumu-2
Namazda ayakların durumuyla ilgili olarak Muhammed Enverşâh el-Keşmîrî sözlerini şöyle sürdürür: “İbn Mes’ûd’un demek istediği, buradaki durumun tam aksidir. Yani o kişi ayaklarını birbirine bitiştirmiş, aralarını açmamıştır. İbn Mes’ûd, “ayakları serbest bırakma (murâveha)” ifadesiyle, ayakların arasını açmayı kasdetmiştir. “Şu halde Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi ile en-Nesâî rivayetinde geçen “saff” kelimesi birbirinin tam aksi anlamdadır.”[1]Feydu’l-Bârî, II, 236-7. el-Keşmîrî’nin kasdettiği şudur: Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi, cemaatten her binin saf halinde dururken ayaklarının … Continue reading Bu bahsi … Devamını Oku
Tenkit Mi, İnşa Mı?
Kutlu Doğum etkinlikleri çerçevesinde ülkemizin iki ayrı bölgesinde iki ayrı program yapma imkânı bulduk. İlki Antep’te, Erdemliler Cemiyeti’nin düzenlediği programdı. Antep’in en merkezi yerine kurdukları Kutlu Doğum Çadırı’nda ziyaretçileri küçük ve fakat anlamlı hediyelerle karşılıyorlardı. Gittiğim akşam bir de çiğ köfte ikram ettiler sağ olsunlar. Ramazan Kiraz kardeşimin ve dernekte görevli diğer kardeşlerin sıcak misafirperverliği unutulacak gibi değildi. İkinci programı İstanbul Maltepe’de, Mavievler Camii Derneği’nin ev sahipliğinde gerçekleştirdik. Deruhte ettiği görevin hayatiyetiyle mütenasip işler yapan din görevlilerine … Devamını Oku
İslamî İlimler ve Müslümanlığımızın Kıvamı
İçinden geçmekte olduğumuz süreçte Müslümanlık anlayışımız, İslamî ilimlerle herhangi bir irtibat kurma ihtiyacı hissetmeden ortaya konulan teorik ve “kurgusal” bir retorik üzerine inşa ediliyor artık. Giderek yükselmekte olan “kaynaklara dönelim” söyleminin ya da “Kur’an Müslümanlığı” trendinin üzerindeki tülü araladığınız zaman ortaya iki korkunç gerçek çıkıyor: İslamî ilimler konusundaki seviye ve ilgi kaybı ve bu durumun vücut verdiği çarpık Din anlayışı… “Varlık” meselesiyle iştigal etmesi ve bütün dinî ilimlerin ilkelerini ortaya koymayı tekeffül eden ilim olması dolayısıyla Kelam … Devamını Oku