3/Âl-i İmrân, 7. ayeti üzerinde durmaya devam ediyoruz. Bu ayette geçen “muhkemat”, “müteşabihat” ve “tevil” kavramlarının ne anlattığı netleştirilmeden ayetten muradın ne olduğunu anlamak mümkün olmaz demiştik. Kısaca bunları görelim: Muhkemat: Ayet, bunların “Kitab’ın anası/esası” olduğunu bildiriyor. Öyleyse “Kitab’ı anlama” faaliyetinin bunları merkeze alması zorunludur. Ne var ki mesele bu noktanın anlaşılmasıyla bitmiyor. “Muhkem” kavramının ne anlattığı üzerinde yoğunlaşmak durumundayız. Terminolojide “muhkem”, kendisiyle ne kastedildiği açık ve manaya delaleti kat’i olan, başka bir anlama ihtimali bulunmayan ifadedir. … Devamını Oku
Bardakoğlu’nun Mesajı
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev alanı içinde “Yeni bir din tasavvuru oluşturmak” gibi bir husus var mıdır? Diyanet İşleri Başkanlığı, din hizmetlerini yürütmek, halkı din konusunda doğru bilgilerle donatmak… gibi temel görevlerini –haydi “bir kenara bırakmak” demeyelim– ikinci-üçüncü plana öteleyerek, birinci sıraya “halkın din anlayışını dönüştürmek” gibi bir misyonu yerleştirdiği izlenimi veren tavır ve uygulamalardan ne zaman vaz geçecek? Yahut vaz geçecek mi? Böyle bir soru pratik olarak anlamlı mı?… Bu köşeyi izleyenler biliyor, zaman zaman Diyanet İşleri … Devamını Oku
Muhtelif Meseleler-1
Soru “Selamun aleyküm hocam, Hocam size 4 sorum olacak müsaadenizle: Ali İmran Suresinin 7. ayetinin bir okunuşuna göre müteşabih ayetlerin tevilini yalnız Allah bilir ve ilimde derinleşenler “Hepsini kabul ettik” derler. Diğer bir okunuşuna göre müteşabih ayetlerin tevilini yalnız Allah ve ilimde derinleşenler bilir. Bu ayeti kerime iki türlü anlaşılabileceği için buradan iki tür hüküm çıkartılabilir. Dolayısıyla tartışma, müteşabihleri tevil caiz mi değil mi noktasında oluyor. Fakat hangi okuyuş en doğrusu hocam? Sonuçta Allah’ın demek istediği ve … Devamını Oku
Kandiller
İslam’ın hayatımızda iki noktaya indirgenmesi, karşı karşıya bulunduğumuz iki handikapı işaret ediyor. Bunlardan ilki, “ideolojileştirme” yanlışı. Sanki İslam bize, kılımızı kıpırdatmaya gerek olmadan dünyamızı mamur etme garantisi veriyormuş gibi, yahut yaşadığımız dünyaya hakim olan çarpıklıklara itirazdan ibaretmiş gibi algılanıyor bir kesim tarafından. Soğuk savaş döneminin getirdiği “ideolojiler çarpışması” vakıasından kalma bir algı tarzı bu. Bu algı tarzında İslam’ın toplumsal hayat, gelenek, kültür ve nihayet medeniyet oluşturucu yanı tamamen devre dışıdır. O, toplumun ekonomisini düzelten, siyasetine şekil veren … Devamını Oku
Sahih Kaynaklar Ve Alimlerle İletişim Programı
Hafta sonunda (20-21 Şubat Cumartesi ve Pazar günleri) Kızılcahamam Termal Tesisleri güzide bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Ankara Sosyal Gelişim Derneği’nin (SOGEL) başlıktaki isimle düzenlediği bu programa ülkemizin dört bir yanından davet edilen isimler katıldı. İlk sinyallerini geçtiğimiz Ramazan ayında gördüğümüz bu çalışma gerçekten ayrı bir önemi haiz. Zira ülkemizde, belli bir istikamette ilmî faaliyet sürdüren pek çok insan bireysel gayretlerle sınırlı bir etki alanına sahip. Sınırlılık sadece “etki alanıyla” ilgili değil; aynı zamanda bu ülkede ilmî … Devamını Oku
Bir Miras Meselesi: Avl-2
Vefat eden bir kimsenin geriye bıraktığı mirasçıların belli kimselerden oluşması durumuna has olmak üzere –bir anlamda “istisna” olarak– ortaya çıkan bir durumdan bahsediyoruz. Payların paydadan fazla olabildiği bu istisna durumu diline dolayan bazı “çok bilmişler” acaba bu meselede kafaları karıştırabilir miyiz düşüncesiyle avl meselesine mal bulmuş mağribi gibi abanmaktadır. Onlar tabii ki görevlerini yapıyor. Üzücü olan, bu tarz meselelerle her karşılaştığında karışmaya hazır bir kafa taşıyan mü’minlerin durumudur. Mesele şu: Bilenler bilir, miras meselelerinde mirasçıların hisselerinin toplamı … Devamını Oku
Müslümanlığımızın Sünnet-İ Seniyye İle İlişkisi
Modern zamanlarda Müsteşriklerin ektiği fitne tohumu ne yazık ki tutmuş ve Ümmet-i Muhammed pek çok sahada bilinç kaymasına maruz kalmıştır. Bu “maraz” durumu kendisini en fazla Kur’an ve Sünnet’le ilişkimizde göstermektedir. Şurası kesin: Sünnet’ten tecrit edilen Kur’an, okuyanın ve yorumlayanın niyet ve maksadına göre konuşan bir “metin”e dönüştürülmek istenmektedir. Bunu yapanlar her ne kadar adını böyle koymasalar da sonuç itibariyle hadise budur. Üstelik bunu yaparken Kur’an’ın, “Gelenekçiler”in ileri sürdüğü gibi öyle “anlaşılmaz” değil, apaçık ve anlaşılır bir … Devamını Oku
Bir Miras Meselesi: Avl-1
Soru “Muhterem Hocam Kur’anda miras paylaşımıyla ilgili bir problem var; çok tartışıldığı için size sormak istedim; “Nisa:11. “Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. … Devamını Oku
2010: Kur’an Yılı
Diyanet İşleri Başkanlığı 2010 yılını “Kur’an Yılı” ilan etmiş. İnsanı ve toplumu hak ve hakikat zemininde inşa etmek üzere gönderilmiş olan Son Mesaj’ın gereği gibi anlaşılması, yaşanması ve haberdar olmayanlara aktarılması Ümmet-i Muhammed’in temel görevlerinden birisi, hatta birincisidir. Toplumumuzda gün geçtikçe daha fazla yaygınlık kazandığı müşahede edilen ahlak erozyonu, suçluların, suç oranlarının ve çeşitlerinin artması, toplumsal dokunun giderek daha fazla zedelenmesi… gibi olumsuzlukların önüne ancak Kur’an’ın diriltici mesajıyla geçilebilir. Bu doğru. Ancak bir başka doğru daha var: … Devamını Oku
Ölüm Üzerine
Hayatın en yalın gerçeği ölüm. Gözümüzle göremediğimizi düşünürüz onu çoğu zaman. Bu sebeple de idrak edilemez olduğunu zannederiz. Oysa o bütün hakikatiyle hep en yakınımızdadır. Her sene ölüp yeniden dirilen tabiat, doğum anından itibaren başlayan hayat maceramız, hele de ağaran saçımız sakalımız… Hep ona doğru yol almakta olduğumuzu ihtar eder durur. Ölüm hakikatiyle birlikte düşündüğümüzde ancak anlamlıdır varlığımız. Hayatı “insanca” yaşamak onunla iç içeliğimizin idrakinde saklıdır. Ölüme bakışımız, ahirete bakışımızla doğrudan irtibatlıdır. Kimin başı ölümle hoş değilse, … Devamını Oku