Bir önceki yazıda işaret ettiğim hadiste Efendimiz (s.a.v)’in, Ramazan orucunu –cinsel temasta bulunmak suretiyle– bozan sahabîye, keffaret olarak üç yol gösterdiğini (sırasıyla “köle azadı“, “iki ay oruç” ve “60 fakiri doyurma“) görmüştük.
Asıl meseleye geçmeden önce okuyucu sorusundaki “çelişki” meselesine değinmekte fayda var. Efendimiz (s.a.v)’in, o sahabîye gösterdiği keffaret yollarından birisinin de “kurban kesmek” olduğunu zikreden rivayetler zayıftır. İmam Mâlik‘in el-Muvatta‘da Sa’îd b. el-Müseyyeb‘den naklettiği rivayet hem mürseldir (aradaki sahabî ravi atlanmıştır), hem de İbnu’l-Müseyyeb bu lafzı rivayet etmediğini söylemiştir. Her ne kadar İbn Abdilberr bunu İbnu’l-Müseyyeb‘den nakleden tek kişinin Atâ el-Horâsânî olmadığını, bu lafzı Mücâhid‘in de Ebû Hureyre (r.a)’den mevsul olarak naklettiğini söylemişse de (bkz. el-İstizkâr, X, 114), bu rivayetin senedinde bulunan Leys b. Ebî Süleym zayıf bir ravidir. (Fethu’l-Bârî, IV, 167) Gerek bu illetleri, gerekse şazz (mahfuz ve sahih rivayetlere aykırı) olması sebebiyle ulema bu lafızla amel etmemiştir. (Bu konuda geniş bilgi için bkz. et-Temhîd, XXI, 7 vd.)
Efendimiz (s.a.v)’in, bahse konu rivayetin bazı varyantlarında, oruçlu iken eşine yaklaşan sahabîye 1 gün oruç tutmasını söylemesine gelince (ki bunu Ahmed b. Hanbel, Ebû Davud ve İbn Mâce rivayet etmiştir), burada rivayetin başından itibaren orucunu kasten bozan kimsenin yapması gerekenler tek tek sayıldıktan ve muhatabın bu keffaretleri o an için yerine getirme gücüne sahip olmadığı anlaşıldıktan sonra, getirilen hurmayı keffaret olarak dağıtması emir buyurulmuş, hurmaya kendisinin diğer insanlardan daha fazla ihtiyacı bulunduğunu söylemesi üzerine de onu alıp ailesiyle birlikte yemesine izin verilmiş ve bozduğu orucu kaza etmesi söylenmiştir.
Burada iki ihtimal söz konusudur: Ya o sahabîye mahsus olmak üzere kendi keffaretini kendisinin almasına izin verilmiş, ya da yine ona mahsus olmak üzere keffaret sakıt olmuştur.
Rivayetin sonundaki bu “1 gün kaza” ziyadesine İbn Hazm, senedindeki Hişâm b. Sa’d’ın zayıf bir ravi olduğu gerekçesiyle itiraz etmişse de bu lafzın ez-Zührî‘den naklinde bu zat yalnız değildir. (Geniş bilgi için bkz. İbn Hacer, et-Telhîsu’l-Habîr, II, 396-7.)
Ramazan orucunu cinsel temasta bulunarak bozan kimseye keffaret gerektiğini söyleyenler (ki çoğunluğu oluşturduklarını bir önceki yazıda belirtmiştim), yeme-içmenin keffaret sebebi olup olmadığında ihtilaf etmiştir. Oruç keffareti ile ilgili olarak sadece cinsel temas durumunda nasıl davranılacağı konusunda nass bulunduğu, yeme-içme ile ilgili olarak ise herhangi bir nass bulunmadığı gerekçesiyle bu durumda keffaret gerekmediğini söyleyenler (İmam eş-Şâfi’î, İmam Ahmed, Sa’îd b. Cübeyr, İbn Sîrîn, Câbir b. Sa’d, eş-Şa’bî, Katâde ve İbrahim en-Neha’î ) amden küçük çakıl taşı yutan kimseye kıyasla bu hükmü benimserken İbn Abbâs, İmam Ebû Hanîfe ve ashabı, İmam Mâlik ve ashabı, İbn Cerîr et-Taberî, es-Sevrî, el-Evzâ’î, İshak b. Râhûye, Ebû Sevr, el-Hasenu’l-Basrî, İbnu’l-Müseyyeb, ez-Zührî ve bir rivayette Atâ, orucu tarif eden ve orucun hangi durumlarda bozulmuş olacağını bildiren sahih hadislerden hareketle yeme-içmeyi cinsel temasa kıyas ederek bu hükme varmıştır.
(Devam edecek)
Milli Gazete – 28 Ekim 2003