Adem Özköse…
Adı söylendiğinde Cennet’e Otostop ve Söz Direnişçilerde isimli kitapları ve bilhassa Arap dünyasındaki olaylarla ilgili “içeriden” tesbitleri, “yalın” ve “dik” duruşu akla geliyor hemen. Uzun yıllar Ortadoğu’da basın mensubu olarak çalıştı. Son olaylar patlak verene kadar Suriye’deydi.
Döndükten sonra Suriye’deki zulme dikkat çeken, dezenformasyon mukabilinden yaklaşımların foyasını ortaya koyan açıklamalar yaptı.
Facebook’taki sayfasında Suriye için bir şeyler yapmak gerektiği yolunda bir mesajı oldu. Sonra arkası geldi…
Kendiliğinden gelişen olayları anlatmak için “spontan” kelimesini kullanırız ya, aslı yoktur! Hiçbir olay “kendiliğinden” gelişmez. İlahi takdirin dışında, ondan bağımsız hiçbir şey yoktur. Sadece atılan bir adımın öngörülmeyen etkileri/sonuçlarıdır söz konusu olan.
Adem kardeşim de o mesajı yazmakla ilk adımı atmış oldu. Sonrası, ilahi dava için atılan ihlaslı bir adıma ihsan edilen bereketle filizlendi ve 16 Temmuz hareketi çıktı ortaya. 20’ye yakın gençlik hareketinin katılımıyla kalabalık bir kitle olarak Kilis’e gittiler.
Dünya medyasının dikkatini çekmeyi başardılar. 16 Temmuz hareketinin Batı’da ve Arap aleminde oluşturduğu yankıya bakılırsa maksatları hasıl oldu, elhamdülillah…
Lekelemeyi, çamur atmayı meslek edinmiş, maskelerle gezme konusunda profesyonelleşmiş birtakım kişi ve çevrelerin, bu pırıl pırıl gençlerin İslamî hassasiyetin tabii bir yansıması olarak attığı bu adımı şuraya-buraya çekme girişimi elbette akim kalmaya mahkûm. Bilhassa Suriye olayları, “Ümmet’in birliği” söyleminde kimin samimi, kimin riyakâr olduğunu ortaya çıkaran bir turnusol kâğıdı oldu. Ve artık herkes kimin hangi maksatlarla hareket ettiğini biliyor…
Kilis’te barış güvercinleri uçurmuşlar, balonlar salıvermişler Suriye’deki direnişçilere dualarımızı, “yüreğimizi” götürsün diye. “Korktuk, rüzgâr balonları Türkiye tarafına yönlendirir mi veya güvercinler ters yöne uçar mı diye” diyor Adem kardeşim. Ama gönülden gönüle gönderilen mesajların hedefini saptığı görülmüş müdür? Güvercinler de balonlar da salimen ulaşmış Suriye’deki kardeşlerimize…
Mülteci kampında bulunan Suriyelilerle görüşmelerine imkân verilmemiş önce. Ama kamptaki Suriyeliler, “Bu gençler bizim için geldi buraya kadar; bizim acımızı paylaşmak istiyorlar. Biz de onları bağrımıza basmak istiyoruz” diyerek seslerini yükseltince o engel de kalkmış aradan…
Ümmet’in acıları derin. Yılların, hatta yüzyılların biriktirdiği tortular, katmerlenmiş, kemikleşmiş problemlerimiz var. Bütün bunların üstesinden gelmek için bir “gençlik hareketi”nden daha fazlasına ihtiyaç bulunduğu açık.
Bütün bunlar doğru… Ama bir doğru daha var: Samimane atılan bir adıma, Rabbim öyle büyük bereketler ihsan ediyor ki, adımı atan da şaşırıyor… Büyük oluşumların, sonuç getirici hareketlerin meydana çıkması küçük ama etkili hareketlerle mümkün oluyor çoğu zaman.
Arap dünyasında ortaya çıkan hareketler bir kere daha açıkça gösterdi ki, İslam dünyasının kendi kökleriyle yeniden buluşması yolunda atılan hiçbir adım, sergilenen hiçbir çaba boşa gitmiyor. Hepsinin birleşiminden kümülatif bir etki çıkıyor ortaya. 16 Temmuz hareketi de bunun küçük, ama etkili bir başka göstergesi oldu.
Teşekkürler Adem Özköse, teşekkürler 16 Temmuz katılımcıları. Rabbim sa’yinizi ve sayınızı artırsın.
Milli Gazete – 18 Temmuz 2011