Buraya alamayacaım kadar uzun alıntılar içeren e-mailinde bir kardeşim, Sahabe konusunu ele almamı istemiş. Gönderdiği e-mailde yer alan alıntılarda, kimlere sahabî deneceği konusunda farklı birkaç nakil yer alıyor. Bu nakilleri kaynağından araştırarak tekit etme ihtiyacı duymadım. Zira mezkûr nakillerin, Ehl-i Sünnet‘in sahabî sayarak hürmet gösterdiği bazı isimlerin cerhine yönelik olduğu, dolayısıyla hangi cenahtan geldiği açık. Bu konuda burada yapmayı tercih edeceğim şey, Ehl-i Sünnet‘in Sahabe anlayışını ve bu anlayışın altında yatan gerekçeleri kısaca tekrarlamaktan ibaret olacak. Bilindiği … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-16 Suç-Ceza Dengesi
Soru: Sayın yazar. İslam’da ceza, suçun misli kadardır. Bu, Allah’ın kanunudur ve Kur’an-ı Kerim’de de böyle yazar. Yani bir suç bilerek de işlense, cezası kendine eşittir. Şimdi nasıl olur da bir gün orucumu bozdum diye altmış gün oruç tutuyorum? Ha, belki iyi niyetle sonradan birileri bunu İslamiyet’e sokmuş olabilir. İyi niyet: İnsanların kolay bir şekilde orucunu bozmasını engellemek. Kötü sonuç: Oruç tutmak isteyip te kendine güvenemeyenlerin oruç tutmasını engellemek. Yani insan diyor ki: Bir gün oruç tutmayı … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-15 Müçtehid İmamlar ve Hadis
Son üç yazıya konu olan soruda yer alan ve soru sahibinin atıfta bulunduğu kişi (veya kişiler) tarafından ileri sürülen iddia üzerinde duracağım bugün. Bu iddiayı önemsememin sebebi, bilgi eksikliğinden kaynaklanan önemli tesbit hatalarına yol açması ve kendisine zihinlerde yer edinebilmesidir. Hatırlanacağı gibi soruda “Eğer oruç keffareti fetvasını veren alimler, ilgili rivayetin Ahmed b. Hanbel‘in el-Müsned‘indeki varyantını görmüş olsalardı öyle fetva vermezlerdi” tarzında bir tesbit nakledilmişti. Hadis tarihi ve Hadis-Fıkıh ilişkisi konusunda az-buçuk mürekkep yalamış olan hemen herkes … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-14 Oruç Keffareti – 3
Oruç keffareti konusunda bunda önceki iki yazıda meseleyi özetlemeye çalıştım. Konuyla ilgili olarak okuyucu sorusunda yer alan diğer hususlara gelince, bunları da maddeler halinde özetleyeyim: “Oruç keffareti hakkında fetva veren ulema, Ahmed b. Hanbel‘in el-Müsned‘indeki rivayeti görseydi o fetvayı vermezdi” diyenler, farkında olarak veya olmayarak boylarından büyük konuşan kimselerdir. Böyle bir müddeanın arkasında durabilmek için, ulemanın bahse konu rivayetten habersiz olduğunu net bir şekilde ortaya koymak ve mesela İmam Mâlik‘in bizzat kendisinin rivayet ettiği (bkz. el-Muvatta, “Sıyâm”, … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-13 Oruç Kefareti – 2
Bir önceki yazıda işaret ettiğim hadiste Efendimiz (s.a.v)’in, Ramazan orucunu –cinsel temasta bulunmak suretiyle– bozan sahabîye, keffaret olarak üç yol gösterdiğini (sırasıyla “köle azadı“, “iki ay oruç” ve “60 fakiri doyurma“) görmüştük. Asıl meseleye geçmeden önce okuyucu sorusundaki “çelişki” meselesine değinmekte fayda var. Efendimiz (s.a.v)’in, o sahabîye gösterdiği keffaret yollarından birisinin de “kurban kesmek” olduğunu zikreden rivayetler zayıftır. İmam Mâlik‘in el-Muvatta‘da Sa’îd b. el-Müseyyeb‘den naklettiği rivayet hem mürseldir (aradaki sahabî ravi atlanmıştır), hem de İbnu’l-Müseyyeb bu lafzı … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-12 Oruç Keffareti-I
Soru: Kasten oruç bozanlar için 60 gün keffaret orucu var mıdır? Böylesi önemli bir hüküm neden Kur’an’da yok? (Oruç keffareti konusunda) alimler arasında çok büyük ihtilaflar var. Hanefî ve Malikî mezhebinde cinsel temas ve yeme-içme keffareti gerektirirken Şafiî, Hanbelî ve Şiiler’de yalnız cinsel temas keffareti gerektiriyor. Malum, bir insanın 60 gün oruç tutmasıyla tutmaması arasında dağlar kadar fark var. Bazılarına göre de keffaret yok. (Said b. Cübeyr, Katade, İbrahim en-Nehaî bu görüşteymiş. Ayrıca Mustafa İslamoğlu, Musa Carullah … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-11 Mehdi İle İlgili Rivayetler-3
Müslümanlar’ın “Mehdi” inancı ile diğer din mensuplarının “Mesih” inancı arasında paralellik kurma eğiliminde olanlara bazı hatırlatmalar yaparak bu meseleyi noktalayacağım. Bir önceki yazıda Mehdi ile ilgili rivayetlerin Ehl-i Kitab‘ın kitaplarından devşirilerek hadisleştirildiğini söyleyebilmek için, Hadis imamlarının yaşadığı –dolayısıyla bu rivayetlerin tedvin/tasnif edildiği– dönemde böyle bir “payanda”ya (!) niçin ihtiyaç duymuş olabileceği sorusunun cevap beklediğini belirtmiştim. Soruyu devam ettirelim: Diyelim ki bu rivayetler Sahabe döneminde veya Hadis imamlarına gelene kadar aradaki halkaları teşkil edenlerin yaşadığı dönemlerde uydurulmuştur. İyi … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-10 Mehdi İle İlgili Rivayetler-2
Hristiyanlar’ın Mesih inancı, detaylarda büyük ölçüde Yahudiliğin tesiri altında gelişmiştir. Bununla birlikte onların Mesih anlayışı ile Yahudiler’inki arasında 3 esaslı fark vardır: Hristiyanlar‘a göre Mesih, Hz. İsa (a.s)’dır. O çarmıha gerildikten sonra ölmüş, üç gün sonra dirilerek göğe çıkmış ve “Baba”nın sağına oturmuştur. Kıyamete yakın tekrar gelecek (ric’at: öldükten sonra dünyaya tekrar gelme) ve görevini tamamlayacaktır. Hristiyanlar‘a göre Mesih, kıyametin habercisi ve öbür dünya hükümranlığının sembolü iken, Yahudiler’e göre tamamen dünyevî bir iktidarın gerçekleştiricisi olacaktır. Hristiyanlar’a göre … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-9 Mehdi İle İlgili Rivayetler-I
Soru: “Bazı alimlere göre Mehdi (inancı) Yahudi kaynaklı. Gerçekten bazı araştırmalar sonucu Yahudiler’de Mehdi inancının çok kuvvetli olduğunu gördüm. Alimler bundan dolayı bu inanışın Yahudiler’den İslam’a geçtiğini söylüyorlar. Bu konuda fikriniz ve düşünceniz nedir?” Cevap: “Beklenen Mehdi” inancının sadece Yahudilik‘te değil, Sümerler‘den itibaren pek çok kültür ve dinde rastlanan bir husus olduğunun ileri sürüldüğünü biliyoruz. Bunun böyle olması normaldir. Zira geleceğe ümitle bakma eğilim ve arzusu, birey ve toplumların ayakta kalmasını temin eden en önemli moral kaynaklardan … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-8 Bir “Hadis”-2
Salı günkü yazıda tam metnini verdiğim rivayeti çoğu okuyucunun daha önce gördüğünü tahmin ediyorum. Bundan epeyce bir süre önce Millî Gazete‘de bu köşenin münavebeli yazarı muhterem Burhan Bozgeyik tarafından zikredilmişti. Daha sonra bir internet sitesinde de aynı rivayet karşıma çıktı. İlk okuduğum günden bu yana izini sürüyor olmama rağmen doğrusunu isterseniz ne Kelde (Kelede?) b. Zeyd ismine, ne de Esme’l (Esne’l?) Mesâlik li Eyyâmi’l-Mehdiyyi’l-Melik li Külli’d-Dünyâ bi Emrillâhi’l-Mâlik isimli bir esere rastlayabildim. Elimin altındaki rical, tarih ve … Devamını Oku