Resim Yasağının Mahiyeti ve Çerçevesi-3

Ebubekir Sifil2006, 2006 Yılı, Gazete Yazıları, Haziran 2006, Okuyucu Soruları

İslam’ın resim ve heykel sanatlarına bakışını, bir önceki yazıda işaret ettiğim rivayetler belirlemiştir. Konuyla ilgili olarak Sahabe’den gelen fetvalar da aynı istikamettedir.[1]Bu konuda Sahabe’den gelen fetvalar için bkz. İbn Abdilberr, el-İstizkâr, XXVII, 170 vd.

Meseleyi detaylandıran Fıkıh kitaplarımızda, duvarda asılı olmayan veya duvara dayalı yastık gibi nesneler üzerinde bulunmayan, yere serili, üzerine basılan yaygılardaki cansız resimlerinin veya deforme edilmiş canlı resimlerinin bir mahzuru olmadığı belirtilmiştir.[2]Mesela bkz. İbn Âbidîn tercümesi, II, 586 vd.

Öyle anlaşılıyor ki, resmin bulundurulmasına verilen cevaz, resme ta’zim anlamına gelmeyen, dolayısıyla putperestlere benzeme anlamı taşımayan durumlarla sınırlıdır. Öyleyse resim ve heykel konusundaki hükmü “ta’zim” ve “benzeme” ile ta’lil etmek mümkündür. Yani resim ve heykel yapma/bulundurma yasağını, putperestlere benzeme ve resme/heykele ta’zim gösterme durumlarına dayandırmak yanlış olmasa gerektir.

Nitekim İbn Âbidîn de bu meseleyi (resim bulunan yerde namaz konusunu) işlerken illetin ya resme ta’zim veya putperestlere benzeme olduğunu tasrih etmektedir. Dolayısıyla genel bir tesbit olarak şunları ifade edebiliriz:

  1. Resmi yapılan şeye ta’zim gösterme ve onu ululama anlamına gelecek ve putperestlerin putlara gösterdiği ta’zimi çağrıştıracak davranışlardan uzak durmak gerekir. Bu anlamı taşımayan ve çağrıştırmayan –mesela minyatür tarzında– resimler zaruri durumlarda –mesela eğitim amaçlı olarak– kullanılmıştır. Şeklen dahi olsa benzememe konusunda hassas olmak gerekir.
  2. Evlerde, canlı varlığı bütün olarak (boydan) yansıtan resimler bulundurmamak, bu türlü resimleri duvarlara asmamak gerekir. Bazı ulemanın, sadece başın veya göğüs kısmından yukarısının çekildiği yarım resimlere cevaz vermesi, bir önceki yazıda belirttiğim husus dolayısıyladır. (Canlının, baş, göğüs ve karın boşluğu gibi onsuz yaşayamayacağı kısımlarının resimden çıkarılması.)
  3. Resim/heykel ile fotoğraf aynı şey değildir. Bunlardan ilkinde, insanın, yeteneklerini kullanarak insan veya hayvanı aynıyla resmetmeye çalışması, tabir yerindeyse onun bir “kopyasını” yapması söz konusudur. Fotoğraf ise mevcut görüntüyü hapsetmekten ya da bir nesne üzerine yansıtmaktan ibarettir. Muhammed Bahît merhum bunu, kişinin aynadaki görüntüsüne kıyasla açıklamaktadır. Şöyle ki: Bir kimse boy aynasının önüne geçerek orada durduğu zaman görüntüsü aynaya yansır. Aynadaki bu görüntünün haram olduğunu söylemek mümkün değildir. O kimsenin görüntüsü aynada mevcut iken bir başkası, herhangi bir alet vasıtasıyla o görüntüyü orada sabitlese buna haram diyebilir miyiz? Görüntü aynı görüntüdür ve yapılan iş onu bir alet vasıtasıyla orada sabitlemekten ibarettir. Dolayısıyla fotoğrafın caiz olması gerekir.
  4. Buradan hareketle, –senaryosu, oyuncuları ve diğer unsurlarıyla– meşru sınırlar içinde olmak kaydıyla sinema filminin de bu hükme dahil olduğunu söyleyebiliriz.

Her ne kadar sinema filmi ve televizyon hakkında Muhammed Takî el-Osmânî tevakkuf etmiş olsa da[3]Bkz. Tekmiletu Fethi’l-Mülhim, IV, 164. Bahît merhumun fetvasından hareketle bunun caiz olduğunu söylemek mümkündür. Esasen el-Osmânî’nin tevakkufu, fotoğrafın –zaruret durumları hariç olmak üzere– caiz olmadığı kanaatinde olmasından kaynaklanmaktadır.

  1. Çizgi film ve çizgi romanlara gelince, çocukların oynaması için yapılan oyuncak bebeklere kıyasla bunların da caiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Oyuncak bebeğe cevaz veren ulemanın, burada putperestlere benzeme ya da putu ta’zim anlamı olmadığı noktasından hareket ettikleri görülüyor. Aynı durum çizgi film ve çizgi romanlarda da mevcuttur. Çizgi film ve romanda mevcut karakterleri ta’zim söz konusu ise caiz olmaz, değilse caizdir demek mümkündür.
  2. Günümüzde çizgi film, film, illüstrasyon, karikatür… gibi sanatlar vasıtasıyla verilen mesajlar özellikle gençler ve çocuklar üzerinde hayli etkilidir. Birinci maddede çizdiğim çerçeve içinde kalmak kaydıyla aynı yöntem kullanılarak gençler ve çocuklar üzerindeki bu yıkıcı etkinin dengelenmesinde bir sakınca olmasa gerektir.

Vallâhu a’lem.

Milli Gazete – 3 Haziran 2006

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bu konuda Sahabe’den gelen fetvalar için bkz. İbn Abdilberr, el-İstizkâr, XXVII, 170 vd.
2 Mesela bkz. İbn Âbidîn tercümesi, II, 586 vd.
3 Bkz. Tekmiletu Fethi’l-Mülhim, IV, 164.