Soru:
“Diğer dinleri ve ideolojileri meraktan dolayı ya da onların batıl olduğuna kesin surette kani olmak için araştırmanın hükmü nedir? Mesela meraktan dolayı İncil okunabilir mi? Bu araştırma caizse bunun usulü ve niyeti nasıl olmalıdır?”
Cevap:
Sadece ideolojiler ve batıl dinler hakkında değil, yeterli birikimi ve alt yapısı olmayan kimselerin, bizatihi İslam hakkında dahi araştırma yapması doğru değildir. Zira hangi sahada olursa olsun yeterli birikim ve donanıma sahip olmayan kimsenin –iyi niyetle de olsa– tek başına çıkacağı böyle bir yolculuğun yarardan çok zarar getireceği açıktır.
Bu durumdaki bir kimsenin, elde ettiği herhangi bir sonucun ya da vardığı herhangi bir kanaatin doğruluğundan emin olmasının yolu-yöntemi nedir? Kendi başına bunu değerlendirecek durumda olmadığına göre, elde ettiği sonucun ve vardığı kanaatin sağlamasını, başkasına, daha iyi bilen birisine sorarak yapacaktır. Bunu sürecin her aşamasına ve her sahaya teşmil edebiliriz. Öyleyse her konuda olduğu gibi din ve ideoloji konusunda da işin ehlinin söylediklerine kulak vermek, ilmine ve takvasına güvendiğimiz insanların yol göstericiliğine başvurmaktan geri durmamak zorundayız.
Bu cümleleri, “öğrenmeye karşı çıkmak” olarak algılayabilecekler için hemen söyleyeyim; üzerinde durduğumuz mesele tarih, coğrafya, genel kültür… konusunda kitap okumak değil. Belli bir usul ve sistem üzere öğrenilmesi gereken “dinî ilimler“den ve buna taalluk eden alanlardan bahsediyoruz. Öyleyse “fikir kitabı” okumakla, gerekli eğitimi görmeden tıp sahasında araştırma yapmayı ve kanaat edinip başkalarıyla paylaşmayı (hatta belki uygulamaya geçmeyi?!) birbirine karıştırmamak durumundayız…
Efendimiz (s.a.v)’in, elinde Tevrat sayfası gördüğü Hz. Ömer (r.a)’e tepkisi üzerinde durduğumuz mesele hakkında yeterince açıklayıcıdır… Bilindiği gibi Hz. Ömer (r.a) elinde Tevrat‘tan istinsah edilmiş bir metinle yanına geldiğinde Efendimiz (s.a.v) ona elindekinin ne olduğunu sormuş, Tevrat‘tan pasajlar ihtiva eden bir metin olduğunu öğrenince şöyle buyurmuştur: “Nefsimi kudret elinde bulundurana yemin ederim ki, eğer Musa bugün ortaya çıkmış (gelmiş) olsaydı ve siz beni bırakıp ona uysaydınız, şüphesiz doğru yoldan ayrılıp dalalete düşmüş olurdunuz. Eğer o hayatta olsa ve benim peygamberliğime yetişseydi, mutlaka bana tabi olurdu.”[1]Ahmed b. Hanbel, III, 387; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VI, 228; ed-Dârimi, I, 22.
Hz. Ömer (r.a) gibi ilim ve dirayetin zirvesinde bulunan bir şahsiyet hakkında Efendimiz (s.a.v)’in gösterdiği bu hassasiyet, okuduğuna kolayca kapılma tehlikesi bulunanlar hakkında elbette ve daha fazlasıyla gösterilmelidir.
Araştırma yapacağı konuda gerekli altyapı, birikim ve donanıma sahip, işinin ehli araştırmacılar ve ilim adamları elbette bütün bu söylenenlerin muhatabı değildir…
Ehil kimselerin yapacağı araştırma öncelikle İslam‘ın “hak”, diğerlerinin “batıl” olduğu gerçeği üzerine temellendirilmeli ve bu gerçeği isbat ve ifade niyetiyle yapılmalıdır.
- Nâsıruddîn el-Albânî, İrvâu’l-Ğalîl’de (VI, 34 vd.) bu rivayetin birçok varyantını zikretmiş, senedinde bulunan ve Hadis tenkitçilerinin birçoğunca taz’if edilen Mücâlid b. Sa’îd’e bu rivayette mütabaat eden farklı raviler bulunduğuna dikkat çekmiş ve rivayetin en azından “hasen” olduğunu söylemiştir. Ayrıca bkz. E. Sifil, Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi, I, 141 (18 nolu dpnt.)
Milli Gazete – 19 Kasım 2005
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Ahmed b. Hanbel, III, 387; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VI, 228; ed-Dârimi, I, 22. |
---|