Ehl-i Kitab’ı Veli Edinmek

Ebubekir Sifil[dosya], 2007, 2007 Yılı, Aralık 2007, Aralık Ayı 2007 OS, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Soru

Bir gazete yazarı ismen belirttiği birtakım hocalara hitaben üç soru sordu.

  1. Kur’an bir yandan yahudileri ve hiristiyanları dost edinmememizi öneriyor diğer taraftan da yahudi ya da hiristiyan kadınlarla evlenmemize cevaz veriyor. Burada bir çelişki yok mu?
  2. İslam dinine göre Yahudiler lanetlenmiş kavimdir. Halbuki Allah katında bütün insanlar eşittir. Bunun açıklaması nedir?
  3. Suudi kralı Vatikan’ı ziyaret etti. Papa iade-i ziyarette bulunamaz. Zira Hicaz bölgesine gayrimüslimler giremez. Bu durum bir arada yaşama fikrine aykırı değil mi?

Soruların muhatapları cevap verdiler mi, verdilerse ne cevap verdiler bilmiyorum. Bir grup arkadaşla birlikte bunlar içinde üçüncü sorunun izahını kendimizce yaptık. Ama diğer ikisini cevaplandırmakta yetersiz kaldık. Size sormaya karar verdik…

Cevap

Madem ki bahsi geçen yazar bu soruları kendi belirlediği bazı kimselere yöneltmiş. Benim bu sorulara cevap vermem “durumdan vazife çıkartmak” olur. Elbette bunlar her müslümanı ilgilendiren meseleler olmak haysiyetiyle benim de ilgi alanımın dışında değil. Ama şu aşamada seçilen muhataplar cevap verene ya da cevap vermek için yeterli süreyi kullanana kadar bu meselelere detaylı bir şekilde girmek istemem.

Bununla birlikte, okuyucu sorusu olarak bana yöneltilmiş olmaları dolayısıyla bu soruları kısaca da olsa cevaplandırmaktan sarf-ı nazar etmeye hakkım yok. Dolayısıyla “şimdilik” kaydıyla şunları söyleyeyim:

  1. Kur’an’ın “dost edinmeyin” dediği kitle sadece Yahudiler ve Hristiyanlar değildir. 60/el-Mümtehine, 1 ayetinde şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar edinmeyin. Onlar size haktan geleni inkâr etmişken siz onlara meveddet gösteriyorsunuz…”

Dolayısıyla soruda yer alan ve 5/el-Mâide, 51 ayetinde zikredilen durumun Ehl-i Kitab’a özgü olduğunu düşünmek isabetli değildir. Burada geçen “veli/dost edinmek” tabirinin anlamı tebellür ettirilmeden bu mesele hakkında kesin konuşmak da öyle.

Bunlar ve benzer muhtevadaki ayetlerin münhasıran Gayrimüslimler’i idareci edinmeyi yasakladığını söylemek, ayetlerin hükmünü daraltmaktan başka bir anlam ifade etmez. Buna hem nüzul sebebi olarak nakledilen rivayetler izin vermez, hem de ilgili ayetler bir arada değerlendirildiğinde elde edilecek ortak anlam. Dolayısıyla Ehl-i Kitab’ın kadınlarıyla evlenmeye izin veren ayet ile burada söz konusu edilenlerin hükmünün hangi noktalarda kesiştiği ortaya konmadan bu konuda net bir şey söylemek doğru olmaz.

  1. Yahudiler’in lanetlenmesi meselesine, “Yahudi iken Müslüman olanlar oluyor. Eğer onlar toptan lanetliyse bu nasıl oluyor?” sorusuyla itiraz edildiği de malum. Hatta bir meslekdaşımız “Lanetli kavim yoktur, lanetli mantık vardır” demişti. Oysa Kur’an Yahudiler için lanetlenme fiilini bir yerde değil, birkaç yerde kullanıyor. İsrailoğulları’ndan, münkeri yasaklamayan bir grubun Hz. Dâvud ve Hz. İsa (ikisine de selam olsun) diliyle lanetlendiğini bildiren ayet (5/el-Mâide, 78-9), lanetlenme meselesinin sadece Mısır’dan çıkış sonrası yaşanan uzun yolculuk serüveni esnasında (mesela bkz. 2/el-Bakara, 65) meydana gelen bir hadise olmadığını açıkça gösteriyor. Esasen ayetin mantuku, lanetlenme hadisesinin hem Hz. Davud, hem de Hz. İsa (ikisine de selam olsun) diliyle vuku bulduğunu ifade etmekle, iki ayrı zaman diliminde meydana gelmiş iki ayrı olaya dikkatimizi çekmektedir. Zira Hz. Davud (a.s) ile Hz. İsa (a.s) arasında yüzlerce yıl vardır.

Öte yandan ne Kur’an’da ne de Sünnet’te bilhassa itikadî tercihleri sebebiyle tuttukları yollar cihetiyle çeşitli dinlere mensup bulunan insanlar arasında “eşitlik” bulunduğuna dair bir veri vardır. Tam aksine “Cihaddan geri kalıp oturan mü’minler ile Allah yolunda cihad eden mü’minlerin dahi eşit olmadığını belirten Kur’an, mesela “ateş ehli cennet ehliyle bir/eşit değildir”, “pis ile temizi bir olmaz”… gibi ayetlerle insanların dinî tercihlerinin Allah Teala katındaki  değer veya değersizliklerinin en temel belirleyicisi olduğunu vurgular..

Üçüncü sorunun cevabı verildiğine göre burada onunla iştigal etmeyeceğim. Onu da diğerleriyle birlikte ileride müstakil yazılarda ele almak üzere, bu yazıyı böylece noktalamış olalım.

Milli Gazete – 2 Aralık 2007