Bediüzzaman ve Risale-i Nur-6

Ebubekir Sifil[dosya], 2010, 2010 Yılı, Bediüzzaman ve Risale-i Nur, Eylül 2010, Eylül Ayı 2010 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları, Şahıslar, Said Nursi

Üstad merhumun ilmî çevrelerde “Bediüzzaman” olarak kabul edilip edilmediği sorusu, dönemindeki ilim ehli tarafından “emsalsiz, benzersiz, en üstün” olarak tavsif ve takdim edilip edilmediği anlamındaysa, bu noktada benim muttali olabildiğim şudur: Mustafa Sabri Efendi, Muhammed Zâhid el-Kevserî, Elmalılı Hamdi Efendi, Ermenekli Safvet Efendi, İskilipli Atıf Efendi gibi (Allah hepsine rahmet eylesin) dönemin ilim zirveleri arasında mutad veçhile mevcut olan seviyeli münasebet, Bediüzzaman merhum için de söz konusu olmuştur. Bediüzzaman da zikri geçen alimlerden bir alim olarak gerek Cemiyet-i Müderrisin’de, gerekse Daru’l-Hikmeti’l-İslamiye’de görev almış, o kritik zaman dilimlerinde  onlarla aynı yükü omuzlamıştır. Onlar arasında Bediüzzaman merhuma sıra dışı bir tebcil ve ta’zimde bulunan kimse bulunduğunu bilmiyorum.

Dolayısıyla bize düşen, yakın geçmişimizde din için, vatan için, Müslüman milletimiz için önemli çalışmalar yapmış alimlere karşı hissettiğimiz minnet ve şükran duygularını Bediüzzaman merhum için de hissetmektir.

S-3) Sait Nursi devrinin en üstün alimi midir yoksa daha üstün bilinen alimler var mıdır? Örneğin Zahid El-Kevseri ile kıyaslandığında hangisi ilmi seviye bakımından daha üstündür ?

“Devrinin en üstünü şu zattır, bu zattır” tartışmasına girmeyi doğru bulmam. Onunla aynı dönemde yaşamış ilim ehli arasında böyle bir yarış vuku bulmamıştır ki biz de benzeri bir tutum içine girelim. Keza o kendisini devrinin ulemasının üstünde görmemiştir ki, aynı tavır başkalarından da sadır olsun!

Bununla birlikte her dönemin uleması için söz konusu olduğu gibi, onun yaşadığı dönemin alimleri için de birbirlerine farklı dallarda tefevvuk etmiş olanlar bulunması normaldir. Söz gelimi Muhammed Zâhid el-Kevserî merhum, İslamî ilimlerin her dalında kalem oynatacak, söz söyleyecek kudrettedir; ama bilhassa Hadis/Rical ve Kelam sahalarında bir adım öne çıkmıştır. Keza Mustafa Sabri Efendi merhum Fıkıh ve Kelam alanlarında, Elmalılı merhum Tefsir, Fıkıh, Kelam ve Felsefe alanlarında yoğunlaşmıştır; bununla birlikte onlar da İslamî ilimlerin hemen her dalında söz söyleme kudretini haizdir.

Bu açıdan bakıldığında Bediüzzaman merhum da İslamî ilimlerin hemen her dalına taalluk eden hususlarda konuşup yazmış, ama onun konuşup yazdıklarının asıl ağırlık noktasını, ateist ve naturalist cereyanların İslam itikadına yönelik meydan okumalarına mukabele ve imanî meselelerin modern çağın insanının idrakine sunulması meselesi teşkil etmiştir.

S–4) Sait Nursinin verdiği bilgiler % 100 doğru mudur? Reddetmek İslam ölçülerinde nedir?

Kur’an’dan başka hiçbir kitabın muhtevasına ve Efendimiz (s.a.v)’den başka hiçbir insanın bütün söylediklerine % 100 doğrudur diyemeyiz. Bediüzzaman merhumun mezhebinin imamı olan İmam eş-Şâfi’î, talebesi el-Büveytî’nin naklettiğine göre şöyle demiştir: “Ben bu kitapları yazdım. Onlarda mutlaka hata bulunur. Çünkü Allah Teala şöyle buyuruyor[1]4/en-Nisâ, 82.: “Eğer (bu Kur’an) Allah’tan başkası nezdinden olsaydı, onda çok tutarsızlıklar bulurlardı.”[2]Ebû Zehra, eş-Şâfi’î, 161. Malum ve meşhurdur ki, İmam eş-Şâfi’î, talebesi el-Müzenî tarafından seksen kere okunan er-Risâle isimli eserini her seferinde tashih etmiş, en sonunda da “Allah, kendi kitabından başkasının hatasız olmasını murad etmemiştir” diyerek ne kadar tashih edilirse edilsin Kur’an’dan başka her kitapta mutlaka hata bulunacağını ikrar etmiştir.

Devam edecek.

Milli Gazete – 26 Eylül 2010

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 4/en-Nisâ, 82.
2 Ebû Zehra, eş-Şâfi’î, 161.