Bir önceki yazının sonunda sorduğum iki sorunun cevabıyla başlayalım:
- Abdülkadir Geylânî hazretleri bu hadislerin sahih olduğunu söylemiş midir?
Gunye’de Dört Halife’nin hilafeti ile ilgili bahsin işlendiği yere[1]Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî baskısı, I, 110 vd.; Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye baskısı, I, 158 vd. baktığımızda, onların hilafete gelişinin Sahabe’nin seçimi, ittifakı ve rızası ile olduğunun söylendiğini görüyoruz. Bunun arkasından Geylânî hz., Hulefa-i Raşidin’in hilafete geliş tarzını tek tek ele alıyor ve şöyle diyor:
“Ebû Bekr es-Sıddîk (r.a)’ın hilafeti, Muhacirin ve Ensar’ın ittifakıyla oldu. Şöyle ki: Resulullah (s.a.v) vefat ettiğinde Ensar’ın konuşmacıları kaktılar ve (Muhacirin’e hitaben) “Bir emir bizden, bir emir de sizden olsun” dediler. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb (r.a) kalkarak şöyle dedi: “Ey Ensar topluluğu! Sizler Resulullah (s.a.v)’in Ebû Bekr’e, imam olup halka namaz kıldırmasını emrettiğini bilmiyor musunuz?” Ensar, “Evet, biliyoruz” dedi. Ömer şöyle devam etti: “O halde hanginiz gönül rahatlığıyla Ebû Bekr’in önüne geçebilir?” Onlar, “Ebû Bekr’in önüne geçmekten Allah’a sığınırız” dediler.
“Bir diğer rivayette de şöyle gelmiştir: “Ömer onlara, “Hanginiz gönül rahatlığıyla onu, Resulullah (s.a.v) tarafından layık görülen makamından alaşağı edebilir?” dedi. Ensar da hep bir ağızdan, “Hiçbirimiz bunu gönül rahatlığıyla yapamayız. Allah’tan bağışlanma dileriz” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Ensar Muhacirin ile ittifak ve hepsi birlikte Ebû Bekr’e bey’at ettiler ki, Ali ve ez-Zübeyr de aralarında bulunuyordu.”
Bundan sonra şunları söyler: “Rivayet edildiğine göre Abdullah b. el-Kevvâ’, Cemel savaşından sonra Hz. Ali’nin yanına geldi ve “Resulullah bu iş (hilafet) konusunda sana herhangi bir bilgi verdi mi?” diye sordu. O şöyle cevap verdi: “Bu işimiz hakkında şöyle düşündük: Namaz İslam’ın temelidir (ve Resulullah, Ebû Bekr’i namaz imamlığı için görevlendirmiştir); biz de Allah’ın ve Resulü’nün dinimiz hakkında razı olduğu kişiye razı olduk ve bu işimizi (hilafeti) Ebû Bekr’e tevdi ettik.”
Hilafete kimlerin hangi sırayla geçeceği konusuna ancak “işareten” delalet eden bir-iki rivayet sıraladıktan sonra Geylânî hz. İmam Ahmed b. Hanbel’den, Hz. Ebû Bekr (r.a)’in hilafetinin açık nass ve işaretle sabit olduğu görüşünü –senedsiz olarak– nakleder; bunun, el-Hasenu’l-Basrî ve muhaddislerden bir grubun mezhebi olduğunu söyler ve “Bu rivayetin izahı, Ebû Hureyre (r.a)’den nakledilen şu hadistir…” diyerek, “uydurma” olduğunu söylediğim rivayete yer verir.
Daha sonra Geylânî hz. Hz. Ömer (r.a)’in hilafete geliş sürecini ele alır ve şöyle der: “Ömer (r.a)’ın hilafetine gelince, Ebû Bekr (r.a)’ın istihlafı (halife tayin etmesiyle) olmuştur. Sahabe de bu karara itaatle ona bey’at etmiş ve kendisine “Mü’minlerin Emiri” ünvanını vermişlerdir. Abdullahb. Abbâs (r.a) şöyle demiştir: “Ebû Bekr (r.a)’e, “Ne kadar katı birisi olduğunu bildiğin halde başımıza Ömer’i tayin ettiğin için yarın Rabbine kavuştuğunda ne diyeceksin?” dediler, şöyle karşılık verdi: “Yarattıklarının en hayırlısını bıraktım” diyeceğim.”
Geylânî hz. devam eder: “Osman (r.a)’ın hilafetine gelince, o da Sahabe’nin ittifakıyla olmuştur. Şöyle ki; Ömer (r.a) çocuklarını hilafetten çıkardı (çocuklarını veliahd tayin etmedi) ve halife seçimini şu 6 kişinin oluşturduğu şuraya bıraktı: Talha, ez-Zübeyr, Sa’d b. Ebî Vakkâs, Osman, Ali ve Abdurrahmanb. Avf. Abdurrahman, Ali ve Osman’a şöyle dedi: “Allah, Resulü ve Mü’minler için ben, ikinizden birini seçiyorum.” Sonra Ali’nin elini tuttu ve “Allah’ın ahdi, misakı, zimmeti ve Resulü’nün zimmeti senin üzerinde; eğer sana bey’at edersem Allah, Resulü ve Mü’minler için nasihat görevini yerine getirir, Resulullah, Ebû Bekr ve Ömer’in gidişatı üzere hareket eder misin?” diye sordu. Ali, kendisinden istediklerini yerine getirmeye güç yetiremeyeceğinden korktu; bunun için Abdurrahman’a olumlu cevap vermedi. Sonra Abdurrahman, Osman’ın elini tuttu ve Ali’ye söylediklerini ona da söyledi. Osman olumlu cevap verdi. Bunun üzerine Abdurrahman onun elini mesh ve kendisine bey’at etti. Ali de bey’at etti. Sonra herkes bey’at etti ve böylece Osman, insanlar arasında, herkesin ittifakıyla halife oldu.”
Daha sonra Hz. Ali (r.a)’ın hilafete gelişini anlatır ve Hz. Osman (r.a)’ın şehadetinin ardından insanların Hz. Ali (r.a)’ın kapısında toplandıklarını, kendisini halife olarak görmek istediklerini söylediklerini zikreder. Burada Hz. Ali (r.a)’ın verdiği cevap manidardır: “Benim size vezir (halifenin yardımcısı/danışmanı) olarak hizmet vermem, emir olarak hizmet vermemden daha hayırlıdır.”
Bütün bu pasajlar boyunca meselenin işleniş biçimine baktığımızda şunu görüyoruz: Önce Hz. Ebû Bekr (r.a)’in hilafete geliş süreci hakkındaki sahih bilgi/gerçek durum naklediliyor ve bu anlatım çeşitli rivayetlerle teyit ediliyor; arkasından konu hakkında İmam Ahmed’den nakledilen bir bilgiye değiniliyor ve onun açıklaması sadedinde bahse konu rivayete yer veriliyor. Yani Geylânî hz. o uydurma hadisi meselenin mihveri kılmıyor. Sadece İmam Ahmed’den nakledilen bir görüşün izahı sadedinde zikrediyor. Burası son derece önemlidir. Zira şayet Efendimiz (s.a.v) kimlerin hangi sırayla hilafete geleceğini nassen belirtmiş, tayin etmiş olsaydı, Hz. Ebû Bekr (r.a)’in hilafete geliş süreci esnasında yaşananların yaşanmasının hiçbir açıklaması olmazdı. Ne Beni Sa’ide gölgeliğinde Ensar ile Muhacirin arasındaki müzakereleri, ne Hz. Ebû Bekr (r.a)’in, Hz. Ömer (r.a)H’i halife tayin etmesine itiraz edenlere verdiği cevabı, ne Hz. Ömer (r.a)’in, kendisinden sonraki halifenin seçimini şuraya havale etmesini, ne de Hz. Ali (r.a)’ın hilafet teklifi karşısındaki tutumunu açıklayabilirdik!
Devam edecek.
Milli Gazete – 22 Şubat 2009
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî baskısı, I, 110 vd.; Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye baskısı, I, 158 vd. |
---|