Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre‘nin “yeni metodoloji” talebine gerekçe olarak ileri sürdüğü bir diğer rivayet de şöyle: “Âişe (radıyallâhu anhâ)’dan:
Şöyle demiştir: “Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikâhlanmasının haramlığı) âyeti indi ve andolsun ki bu âyetler tahtımın (oturduğum yerin) altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve selem) vefât edip biz O’nun ölümü ile meşgûl olunca evde beslenen bir koyun (veyâ bir keçi) girip o yaprağı yedi.
“Hocanın, bir önceki yazıda ele aldığım rivayetten sonra, “Bundan çok daha vahim bir rivâyet de Kütüb-i Sitte’de yalnızca İbn Mâce’nin Sünen’inde bulunan ve recm cezâsıyla ilgili olarak Hz. Ayşe’ye izâfe edilen rivayettir” sözleriyle takdim ettiği ve arkasından, “Bu rivâyet de Kur’ân’ın koruyucusunun bizzât Allâh olduğunu beyân eden Hicr/9 âyeti mûcibince Kur’ân’a muhalif ve dolayısıyla uyduruk bir rivâyettir” değerlendirmesinde bulunduğu mezkûr rivayete biraz yakından bakalım: İbn Hazm‘ın, “el-Muhallâ“da [1]XI, 236 açıkça tashih ederken, “el-İhkâm“da[2] I, 491-2 “yalan ve iftira” olarak nitelemek suretiyle tenakuza düştüğü bu rivayeti İbn Mâce [3]”Nikâh”, 36 dışında Ahmed b. Hanbel “[4]el-Müsned“, VI, 269, et-Taberânî [5]”el-Mu’cemu’l-Evsat“, VIII, 395, ed-Dârekutnî[6]”es-Sünen“, IV, 179) ve Ebû Ya’lâ [7]”el-Müsned“, VIII, 64 da rivayet etmiştir.
“Herhangi bir ayetin, üzerine yazıldığı malzemenin –keçi tarafından yenmek gibi– basit bir sebeple Kur’an metnine girmemiş olabileceğini kabul edemeyeceğimize göre bu rivayet de uydurma olmalıdır” tarzındaki itirazın sadece Hoca değil, pek çok kimse tarafından dillendirildiğini biliyoruz. Daha önce de bir vesileyle değindiğim gibi, teknik olarak bu rivayette Kur’an metninin mevsukiyet ve korunmuşluğuna halel getirici herhangi bir husus mevcut değildir. Zira bugün elimizde bulunan Kur’an metninin, Efendimiz (s.a.v)’in vefatından önceki “arza-i ahire“de vaki kıraatin –hiçbir eksiklik, fazlalık veya değişiklik söz konusu olmaksızın– aynısı olduğu konusunda değil şüphe, şüphenin gölgesi dahi mevcut değildir. (Bilindiği gibi Hz. Peygamber (s.a.v) her yıl Ramazan’da Kur’an‘ı Cebrail (a.s)’a –karşılıklı birer kere okumak suretiyle– arz ederdi.
Son Ramazan’da bu arz ikişer kere okumak suretiyle vuku bulmuş ve Kur’an metninin nihaî hali bu “son arz”da tayin buyurulmuştur.)Öte yandan nüzul sürecinin devam ettiği dönemde her yeni ayet nazil oldukta gerek Efendimiz (s.a.v), gerekse Sahabe‘nin hafızları tarafından ezberlendikten başka, çeşitli yazı malzemeleri üzerine kaydedildiği de sahih rivayetlerin ortaya koyduğu bir vakıadır. En az bunlar kadar önemli bir diğer nokta da, nazil olan her ayetin hayata hemen intikal ettirilmesi konusunda Efendimiz (s.a.v)’in ve Sahabe‘nin gösterdiği olağanüstü hassasiyettir. Bahse konu sayfanın, “ahkâm”a ilişkin düzenlemeler ihtiva etmesi dolayısıyla, muhtevasının behemehal hayata aktarılmış olduğunu söylemek yanlış olmaz., Dolayısıyla burada Sahabe tarafından bilinen ve “zabtedilmiş” hükümlerden bahsediyoruz.
Bütün bunları bir araya topladığımızda, bir ayetin, üzerinde yazılı bulunduğu malzemenin –bir şekilde– ortadan kalkmasıyla, unutulup Kur’an metnine dahil edilmemesi ihtimalinin kocaman bir “sıfır” olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Öyleyse sadedinde bulunduğumuz rivayetin “Kur’an’ın korunmuşluğu“na aykırı, dolayısıyla “uydurma” olduğunu söyleme konusunda aceleci davranmamak gerekir. Böyle durumlarda doğru tavır şu ihtimaller üzerinde durmaktır:
1. Bu rivayet, mana ile nakledilmiş olabilir. Şöyle ki:
Recm ve süt emme ile ilgili hükümlerin “ayet” olarak ifade edilmiş olması, “vahy-i metlyuvv” olarak indirilmiş birer ayet olmalarını gerektirmez. Burada Hz. Aişe (r.anha) validemiz bu hükümlerin “gayri metluvv vahiy” (Sünnet) tarafından vaz edildiğini söylemiş, ancak raviler tarafından –Sünnet de vahye dayandığı için– bu şekilde aktarılmış olabilir.
Nitekim recm ile ilgili rivayetlerde de aynı durumun söz konusu olduğuna dikkat çeken alimler vardır. [8]Mesela bkz. Ebû Bekr el-Cassâs, “el-Fusûl“, II, 256 vd.
2. “Nesh” bahsiyle doğrudan ilişkili olan bu meselede aslolan, ayet veya hadisin muhtevasının “nihaî bir hüküm” olarak tatbikata geçirilip geçirilmediğidir.
Eğer geçirilmişse, onun yazılı olduğu malzemelerden birinin bir şekilde ortadan kalkmış olmasının konuya bir tesiri olmayacaktır. Nitekim recm ile ilgili pek çok rivayet elimizdedir. Hz. Aişe (r.anha) validemiz tarafından, sayfada yazılı bulunduğu belirtilen (süt emmeye bağlı evlenme hürmetinin tahakkuku için) “10 kere emme” hükmüne gelince, “5 kere emme”nin bu hükmü nesh ettiği yine kendisi tarafından rivayet edilmiştir. [9]Müslim, “Radâ”, 25; et-Tirmlizî, “Radâ”, 3; ed-Dârimî, “Nikâh”, 49; “el-Muvatta“, “Radâ”, 18.
Dolayısıyla burada hem metnin, hem de hükmün kaldırılmış olması bahis konusudur ki, bu durumda olayın 87/el-A’lâ, 6-7 ayetinde ifade buyurulan “unutturma”ya dahil olduğunu söyleyebiliriz.Son olarak şunu ekleyelim: Metninde bir problem gördüğümüz hadis rivayetlerini hemen “uydurma” ilan etmek yerine, önce uygun şekillerde tevil yolunu aramak gerekir. Zira hadis rivayetleri bize Sünnet‘i nakleden en önemli vasıtalardır. Hadis ravilerini güvenilir-zayıf demeden, toptancı bir yaklaşımla itham ettiğimizde, elimizdeki herhangi bir rivayete güvenmek için mantıklı bir sebep kalmaz. “Kur’an’a uygunluk/aykırılık” söyleminin ne kadar sağlıklı işletildiğinin örneklerini ise bir önceki yazıda görmüştük.
Devam edecek.
Milli Gazete – 18 Ocak 2005
Kaynakça/Dipnot
↑1 | XI, 236 |
---|---|
↑2 | I, 491-2 |
↑3 | ”Nikâh”, 36 |
↑4 | el-Müsned“, VI, 269 |
↑5 | ”el-Mu’cemu’l-Evsat“, VIII, 395 |
↑6 | ”es-Sünen“, IV, 179 |
↑7 | ”el-Müsned“, VIII, 64 |
↑8 | Mesela bkz. Ebû Bekr el-Cassâs, “el-Fusûl“, II, 256 vd. |
↑9 | Müslim, “Radâ”, 25; et-Tirmlizî, “Radâ”, 3; ed-Dârimî, “Nikâh”, 49; “el-Muvatta“, “Radâ”, 18. |