Papa 16 Benediktus’un Türkiye ziyaretinin olumlu katkıları da yok değil. Hiç olmazsa bu sayede insanımız Hristiyanlık hakkında bilgi edinme ve belki unuttuklarını hatırlama imkânı buluyor.
Her ne kadar dilimizde gerek Yahudilik, gerekse Hristiyanlık (menşeleri, kaynakları, tarihteki ve günümüzdeki durumları, inançları, gelenekleri… vb.) hakkında yeterli kemiyet ve keyfiyette telif eser bulunduğunu söylemek hâlâ zor ise de, mevcut literatürün “fikir oluşturmak” için yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Resmî hristiyanlığın bilinçli bir şekilde karanlığa mahkûm ettiği “Muvahhid İsevîler” hakkında dilimizde hâlâ müstakil bir çalışma yok. En azından –konuyla ilgili yayınları imkân nisbetinde takip eden birisi olarak– ben böyle bir çalışmadan haberdar değilim. Arius’tan Avila’lı Priscillian’a Sozzini’lerden –meşhur reformist Calvin tarafından kazığa bağlanarak diri diri yakılan– Michael Servetus’a ve günümüzdeki uzantılarına kadar bu çizgi bize Hristiylanlık ile Muvahhid İsevîlik arasındaki keskin ayrımı işaret edip duruyor. Aynı çizginin Doğu’daki izdüşümünde ise Rahip Bahira, Habeş Necaşisi Ashama ve daha niceleri var…
Resmî Yahudilik ile resmî Hristiyanlık arasına sıkışıp kaybolmuş Kumran cemaati ve Essenîler’le Havariler, hatta Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve Hz. İsa (hepsine selam olsun) arasında nasıl bir ilişki vardı? Kumran (Ölü Deniz) Yazmaları meselesinin gerçeği nedir? İsrail ve Vatikan’ın bu yazmaların neşrinin olabildiğince geciktirilmesinde ve neşredilenlerle ilgili yönlendirmelerde ilgi çekici politika birliğini nasıl açıklamalı?.. Bu mesele de Dinler Tarihi sahasında çalışan akademisyenlerin himmetini bekliyor!..
Hz. Musa (a.s)’ın tebliğinin Yahudiliğe ve Hz. İsa (a.s)’ın tebliğinin Hristiyanlığa dönüştürülmesi şüphesiz bir “süreç” içinde olmuştur ve bu süreç, adı geçen peygamberlerin tebliğ ettiği kitapların tahrif edilmesi cürmüne bulaşmayan muvahhidlerle tahrif ehli arasında geçen mücadele, Hak-batıl mücadelesi tarihinin bir parçasıdır. Yani bizim tarihimizin bir parçasıdır. Kendi tarihimizin üstünün örtülmesine nasıl bu kadar duyarsız ve kayıtsız kalabiliyoruz, anlamak mümkün değil…
Taceddin Ural’ın “Papa Bir Puttur”u, tam da Papa’nın Türkiye ziyaretinin arifesinde okuyucuyu Hristiyanlığın sisli dünyasında ibretamiz bir yolculuğa çıkarıyor. Gerek özel olarak Katoliklik, gerekse genel olarak Hristiyanlık hakkında ilgi çekici anekdot ve tesbitler içeren kitap, yazarının üslubu sayesinde “bir solukta okunacak” bir çalışma olmuş. Ankara Dükalığı gibi Ural’ın bu çalışmasının da hak ettiği ilgiyi göreceği kesin.
Bu arada keşke Hristiyanlık tarihi hakkında daha ciddi bir birikim edinmiş olsaydı, daha ciddi kaynaklardan istifade etseydi, Endülüs’ün yıkılış sürecinde Osmanlı’nın ihmali ve benzeri birkaç noktada işi uzmanına havale etseydi diye düşünmeden edemediğimi de belirtmeliyim.
Kitap için:
Kayıhan yayınları
0212 513 51 90
Milli Gazete – 27 Kasım 2006