Modern zamanlarda Ümmet’in yaşadığı savrulmanın Kur’an üzerinden gerçekleşmesi ibretlik bir durumdur. Ümmet’e “hayra ümmetin” vasfını veren Kur’an’ın, aynı Ümmet’in yabancılaşmasına aracı kılınması, başkaları tarafından değil, kendini ona nisbet edenler tarafından gerçekleştirilen bir operasyon…
Ama biraz gayret etseler en azından şu kadarını anlayabilirler: Kur’an entelektüel bir bilgi nesnesi değildir. Hukukçuların üzerinde kuru formel tartışmalar yaptığı, “profesyonel Kur’an uzmanları”nın kendi heva ve hevesleri doğrultusunda bir o yana bir bu yana çekiştirdiği “ölü bir metin” değildir.
O her şeyden önce “Kelam-ı İlahî”dir. Allah Teala’nın sözüdür. Dolayısıyla onu “okuma”nın kendine mahsus ahkâmı ve edebi vardır. Üzerine indirilecek olsa dağın bile Allah korkusundan boyun büküp parçalanacağı[2] 59/el-Haşr, 21. bir “kelam”ın bizi sarsmasından, titretip ürpertmesinden, ağlatmasından daha tabii ne olabilir?
Kendisini “Hristiyan” olarak ifade eden, ancak Allah’ın ayetlerini dinlediğinde gözlerinden yaşlar akıtarak, “Ey Rabbimiz! İman ettik, artık bizi (hakka) şahit olanlar ile beraber yaz”[3] 5/el-Mâide, 83.diyenler kadar dahi ağlamaktan nasipsiz kılınmış kimselerin Kur’an adına konuşması ne kadar abes, ne kadar eğretidir!
Kur’an ayetlerine “muhtevalarına” bakarak değer verenleri, alış-veriş ahkâmını, miras meselelerini… düzenleyen ayetlerin, “bunlar dünyevî işlerle ilgilidir” diyerek namazda okunmasının caiz olmayacağını söylerken görmek doğrusu bizi şaşırtmaz.
Kur’an’da geçen (hadi dünyevî ahkâma ilişkin olanları geçtik) ahiretteki dehşeti, azabı… anlatan ayetleri okuduğunuzda kalbiniz titremiyor, gözlerinizden gayri ihtiyari yaşlar boşanmıyorsa ürpermek, endişe etmek için yeterince sebebiniz var demektir…
“De ki: “Ona ister inanın, ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur’an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar. “Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va’di mutlaka gerçekleşecektir” derler. Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Kur’an onların huşuunu artırır.” [4]17/el-İsrâ, 107-9.
Vahdet Gazetesi – 11 Mart 2015