Serinin bu yazısında hadislerin keşfen tashihi/taz’ifi meselesi üzerinde durarak meseleyi bağlamak istiyorum. Konu hakkında bilinenleri tekrarlamak yerine, konumuzla da bağlantılı olarak can alıcı noktalar üzerinde durmayı tercih edeceğim. “Keşfî bilgi kesinlik ifade eder mi?” sorusuyla başlayalım. Öncelikle şunu ifade edelim: Usul-i Fıkıh ve Kelam eserlerinde Ehl-i Sünnet’in epistemolojisi (bilgi kaynakları ve felsefesi) ortaya konulurken “keşfî bilgi” diye bir kategoriye yer verilmediğini görüyoruz. Bununla birlikte, Tasavvuf büyüklerinin, “keşf”i, bir bilgi kaynağı olarak itibara aldığı bilinmektedir. “Zahir uleması” için … Devamını Oku
Diyanet’in “İslam’a Giriş” Serisi-3
Son birkaç alıntı: “Bu noktada “İslam’ın ötekine karşı takınabileceği tavır bu kategorilerden (dışlayıcı dinler, kapsayıcı dinler, çoğulcu dinler, E.S.) hangisi içinde değerlendirilmelidir?” sorusu kaçınılmaz olarak gündeme gelir. Soruya tek ve her zaman için geçerli olabilecek bir cevap vermek mümkün değildir; zira bu tavır zamana, mekâna ve içinde bulunulan şartlara göre değişir. Bir başka ifadeyle İslam, zamana, şartlara ve konuya göre bu üç kategoriden herhangi biri içinde değerlendirilebilir.” (İslam’a Giriş, -Gençliğin İslam Bilgisi-, 416.) İslam ahkâmının, ama daha … Devamını Oku
Diyanet’in “İslam’a Giriş” Serisi-2
Diyanet’in neşrettiği İslam’a Giriş Serisi’nin “Ana Konulara Yeni Yaklaşımlar” alt başlığını taşıyan cildinde Sünnet/Hadis konusunu işleyen yazıdan son bir alıntı: “… Örneğin bir ilahiyatçı veya İslami ilimlerle uğraşan bir bilim adamı, Hz. Peygamber’in örnekliğinin doğru anlaşılması ve dinî uygulamalara kaynaklık eden sahih sünnetin tespiti ve değerlendirilmesi yolunda, geçmiş birikime ilaveten, Kur’an, Hz. Peygamber’in hayatı, akıl ve tarihî veriler ışığında ve modern bilimin sunduğu yeni imkânlarla zihinlerde tereddüt uyandıran rivayetlerin tahlil ve tenkidini yaparak Müslüman halka bu alanda … Devamını Oku
Bazı Tasavvuf Kaynaklarındaki Hadisler-3
Bir Önceki yazıda Abdülkdir Geylanî hz.lerinin, Hulefa-i Raşidin’in hilafete geliş sırasıyla ilgili –uydurma olduğunu söylediğim– rivayeti kullanma tarzını gördük. Muhtemelen kendisinin iştirak etmediği, ama mezhep imamı Ahmed b. Hanbel (rh.a)’dan geldiği için zikretme gereği duyduğu bir görüşün gerekçesi olarak zikrettiği bu rivayeti, –daha önce de muhtelif vesilelerle ifade ettiğim veçhile– “temriz sigası” kullanarak, yani “rivayet edilmiştir, nakledilmiştir…” gibi bir ifadeyle vermiştir. Bu nokta önemlidir; zira bu hadisi keşfen veya bir başka şekilde tashih etmediğini gösterir. İmam-i Rabbânî … Devamını Oku
Diyanet’in “İslam’a Giriş” Serisi
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayın kataloğu hızla kabarıyor. Özellikle bu yeni dönemde neşredilen eserler sadece fizik özellik ve kalite olarak değil, muhteva olarak da farklılık arz ediyor. Diyanet tarafından “İslam’a Giriş” üst başlığıyla neşredilen kitaplardan bahsetmek istiyorum. Temel Esaslar, Ana Konulara Farklı Yaklaşımlar, Gençliğin İslam Bilgisi ve Evrensel Mesajlar alt başlıklarını taşıyan 4 kitaptan oluşan bu seri; kaynaklar, itikad ve ibadet esasları, nazarî ve pratik meseleler, medeniyet ve kültür boyutu, Din’i bireysel ve toplumsal yansımaları… gibi pek çok … Devamını Oku
İslamî İlimlerde Yenilik Arayışları
Kur’an’da, Sünnet’te ve 1200 küsür yıllık pratikte “Müslüman olmak”, içinde yaşanılan ortam ve şartları mümkün olduğunca Allah’ın rızasına uygun hale getirmek şeklinde ortaya konmuşken, modern zamanlarda Müslümanların yeni bir “Müslümanlık anlayışı” arayışıyla çırpındığı görülüyor. “Zaman sana uymuyorsa, sen zamana uy” anlayışını ilke edinerek modernleşme macerasına atılan Müslümanlar, Din’i, bir “mükellefiyetler manzumesi” olarak değil, yaşanan durumu onaylama mekanizması olarak görüyor artık. Din’i “mükellefiyetler manzumesi” olarak gördüğünüzde, ortada, özümsenmesi ve hayata yansıtılması gereken “sabit hakikatler” bulunduğunu kabul ediyorsunuz demektir. … Devamını Oku
Bazı Tasavvuf Kaynaklarındaki Hadisler-2
Bir önceki yazının sonunda sorduğum iki sorunun cevabıyla başlayalım: Abdülkadir Geylânî hazretleri bu hadislerin sahih olduğunu söylemiş midir? Gunye’de Dört Halife’nin hilafeti ile ilgili bahsin işlendiği yere[1]Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî baskısı, I, 110 vd.; Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye baskısı, I, 158 vd. baktığımızda, onların hilafete gelişinin Sahabe’nin seçimi, ittifakı ve rızası ile olduğunun söylendiğini görüyoruz. Bunun arkasından Geylânî hz., Hulefa-i Raşidin’in hilafete geliş tarzını tek tek ele alıyor ve şöyle diyor: “Ebû Bekr es-Sıddîk (r.a)’ın hilafeti, Muhacirin ve Ensar’ın ittifakıyla oldu. Şöyle ki: … Devamını Oku
Direnenler Ve Dilenenler
İsrail’in Gazze’ye son saldırısı üzerine “İslamî medya”da hayli yorum yapıldı, yapılıyor. Reelpolitik merkezli değerlendirmeler, itidal çağrıları, geleceğe ilişkin tesbitler… Bu katilamın faturasını Hamas’a kesme tavrı, söz konusu yorumlar içinde en insafsız olanı. İsrail’in kuruluşunu, kuruluşundan bu yana izlediği politikaları, toprağını savunmaktan başka düşüncesi olmayan bir halkın çırpınışını ve gelinen noktaya nasıl gelindiğini dikkate almayan bu tavır, satır üstünde İsrail’e yönelik suçlamalarda bulunsa da, satır altında farklı mesajlar barındırıyor. “Acaba direnmeselerdi daha mı kötü olurdu?” sorusu bu bağlamda … Devamını Oku
Oryantalizmin Gayri Meşru Çocuğu Modernizm
Modern zamanlar, Yahudisiyle Hristiyanıyla bütün bir Ehl-i Kitab’ın, kadim zamanlardan beri genetik olarak taşıyageldikleri İslam düşmanlığını “kaleyi içeriden fethetme” metoduyla “içmizden” birilerine zerk etmeyi başardıkları zaman dilimi olarak temayüz eder. O “içimizden” olanların “bizden”liği geneli itibariyle aslında sadece görüntüden ibarettir. Onlar, Müslüman bir bedende gayrimüslim bir ruh taşımaları haysiyetiyle sadece kalıp, isim, görüntü olarak müslümandır. Muhammed Mustafa el-A’zamî hocanın, dilimize Kur’an Tarihi adıyla çevrilen eserini (İz yay., İstanbul-2006) kaleme almasına sebep, Toby Lester isimli bir gazetecinin Kur’an’ın … Devamını Oku
Bazı Tasavvuf Kaynaklarındaki Hadisler-I
10 Haziran 2004 tarihli yazımda Saadet-i Ebediyye isimli eserle ilgili kısa bir değerlendirme yapmış ve içinde zayıf, hatta uydurma rivayetler bulunduğunu söylemiştim. Örnek olarak da Efendimiz (s.a.v)’in, Hz. Ali (r.a)’a, “Benden sonra halife Ebû Bekr olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra da sen” buyurduğunu anlatan rivayeti zikretmiştim. Yine o yazıda, Saadet-i Ebediyye’de yer alan, “İmam-ı Şafiî hazretleri, İmam-ı a’zamın içtihadının inceliğinden az bir şey anlayabildiği içindir ki, “Bütün müçtehidler, İmam-ı a’zam Ebû Hanîfe’nin çocuklarıdır” … Devamını Oku