Kur’an Müslümanlığı-3

Ebubekir Sifil[dosya], 2008, Gazete Yazıları, Kur'an Müslümanlığı, Mart 2008, Mart Ayı 2008 OS

Geçen hafta yaptığımız genel girişten sonra soruların somut cevaplarına –aynı sırayla– geçecek olursak;

  1. İslam fıkhının, kadını boşanma hakkından mutlak olarak mahrum ettiğini düşünmek doğru değildir. Bir başka deyişle, kadının belli durumlarda eşinden boşanma hakkına sahip olduğunu söylemek için “Kur’an Müslümanlığı” söylemine yaslanmak gerekmez. Nikâh esnasında kadın erkekten boşanma hakkı talep edebilir ve evliliğin herhangi bir aşamasında dilerse nikâhı sona erdirerek boşanır. Buna “tefviz-i talak” denir.

Kadının eşinden ayrılmasını mümkün kılan bir diğer uygulama da “muhâla’a”dır. Kısaca kadının erkeğe herhangi bir bedel ödeyerek ayrılmasıdır.

Bir diğer ayrılma çeşidi “mübâree”dir. Karşılıklı anlaşarak –herhangi bir bedel ödeme söz konusu olmaksızın– ayrılmak anlamına gelir.

Keza bir meclise erkek hanımına boşanma hakkı verebilir; kadın da –o meclis devam ettiği sürece– buna dayanarak eşinden ayrılabilir.

Bütün bunlar nikâh akdini sona erdirmenin münhasıran erkeğe ait bir hak olmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıntı için fıkıh kitaplarına başvurulmalıdır.

  1. Kadının dövülmesi meselesi modern müslümanın kabul ve izah etmede zorlandığı hususlardan birisidir. “Aile içi şiddet” ya da “erkek egemen kültür” gibi imajinatif gücü hayli yüksek söylemler eşliğinde konuşulduğunda modern müslümanın zihni otomatik olarak ilgili nassların tevili ya da çarpıtılması istikametinde çalışmaya başlıyor.

Kur’an’da şöyle buyurulur: “Serkeşlik etmesinden endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse hafifçe) dövün.”[1]4/en-Nisâ, 34. Buradaki “va’dribûhünne” ifadesi, “onları başka yere gönderin”, “bir süre yalnız bırakın” gibi şekillerde anlaşılabilir mi? “Darabe” fiilinin Kur’an’da “gezip dolaşmak, seyr-ü sefer etmek, yol tepmek” anlamında kullanılmış olmasından[2]Bkz. 2/el-Bakara, 273; 3/Âl-i İmrân, 156; 4/en-Nisâ, 94, 101; 5/el-Mâide, 106… hareketle, ilgili ayette geçen “va’dribûhünne” emrinin, bir anlamda kadını sürgüne göndermek gibi anlaşılması gerektiği söylenebilir mi?

Açıktır ki bu, zorlama bir yorumdur. Zira kelimenin anlam bünyesinde “birisini bir yerden ayırmak, başka bir yere göndermek, sürgün etmek, yalnız bırakmak…” gibi hususlar yer almamaktadır. Daha da önemlisi, Kur’an’da bu kelimenin “gezip dolaşmak, seyr-ü sefer etmek, yol tepmek” anlamlarında kullanıldığı her yerde –istisnasız– bir “mef’ûlun fih” gelmiştir. Yani Kur’an’da bu fiil bu anlamda mutlaka “nerede/nereye” sorularının cevaplarını ihtiva eder tarzda geçmektedir. Mezkûr en-Nisâ ayetinde ise böyle bir “mef’ûlun fih” yoktur.

“Bu neyi gösterir?” diye sorabilecekler için söyleyeyim: Bu, söz konusu fiilin, mef’ulüne göre anlam kazandığını gösterir. Bu işe yeni başlayan bir kimse, Kur’an’da bu fiilin hangi anlamlarda kullanıldığını araştırmak isterse, yapacağı en basit iş, kelimenin mef’ulünü dikkate almaktır.

Dolayısıyla –tekraren söyleyelim– mezkûr en-Nisâ ayetinde geçen “va’dribûhünne” emrinin, “kadını bulunduğu yerden başka bir yere gönderin” şeklinde anlamlandırılması zorlama, hatta “çarpıtma”dır. Beğenirsiniz, ya da beğenmezsiniz, Kur’an’ın söylediği, serkeşlik edip huzursuzluk çıkaran kadın hakkında yapılacak uygulama, aşamalı olarak, “ögüt vermek, yatakta yalnız bırakmak ve hafifçe dövmek”tir.

Bu hükmü “klasik müfessirlerin görüşüdür” diyerek kabulden imtina edenlere, “modern” müfessirlerden Prof. Dr. Süleyman Ateş’in Kur’an Ansiklopedisi’ndeki “dövmek” maddesine bakmalarını tavsiye ederim.

Devam edecek.

Milli Gazete – 2 Mart 2008

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 4/en-Nisâ, 34.
2 Bkz. 2/el-Bakara, 273; 3/Âl-i İmrân, 156; 4/en-Nisâ, 94, 101; 5/el-Mâide, 106…